Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789750806409
Boyut
245-335
Sayfa Sayısı
239
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
3
Basım Tarihi
2005
Kapak Türü
Ciltli
Kağıt Türü
Kuşe
Dili
Türkçe

Alabalıktan ZarganayaTürkiye Balıkları (Ciltli)

70,00TL
Satışta değil
9789750806409
394103
Türkiye Balıkları (Ciltli)
Türkiye Balıkları (Ciltli) Alabalıktan Zarganaya
70.00
Alabalıktan Zarganaya Türkiye Balıkları, üç yanı denizlerle çevrili ülkemizinsularında oynaşanbalıklar üstüne.
"Büyük mavinin içindeki yaşamı tanıdıkça onun ne kadar çok çeşitli sahibi olduğunu görüyoruz. Planktonlardan kabuklulara, kıkırdaklılardan kemiklilere kadar on binlerce değişik türde canıl, bu kocaman mavinin içinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Doğanın değişmeyen kuralı; güçlü olan zayıfı burada da yok ediyor. Ayrıca insanoğlunun bütün kötü niyetine rağmen ürüyor, üredikçe de çoğalıyorlar. Sesizce. Büyük mavinin içinde uygun bir ortam buluyor ve aldıkları biçimlerle, renklerle hemen buna uyum sağlıyorlar. Kimi kuma gömülüp avını beklior, kimi denizleri, ırmakları aşıp doğduğu göle gelerek yumurtalarını bırakıyor ve orada ölüyor, kimi yavrularını ağzında taşıyor. Sessiz ama pek çok şeyin bir anda olup bittiği bir dünya burası."

Bu kitap, geçmişten günümüze destanlarda, mitoslarda, şiirlerde, coğrafyamızda ve mutfağımızda bir kültür olarak balığın nasıl yaşadığnın hikayesini anlatıyor.
(Arka Kapak'tan)

Tadımlık
Kimi derya, kimi umman; kimi su, kimi deniz der ona. Yıllarca onunla yaşadığımız, içinde yüzdüğümüz ve tutkuyla bağlı olduğumuz büyük mavidir o.
İnsanoğlu asırlar ötesinden bu yana ona sahip olmak istemiş, ancak korumasını bilememiş, kirletmiş ve dengesini bozmuştur.
Büyük mavinin içindeki yaşamı tanıdıkça onun ne kadar çok ve çeşitli sahibi olduğunu görüyoruz. Planktonlardan kabuklulara, kıkırdaklılardan kemiklilere kadar onbinlerce değişik türde canlı, bu kocaman mavinin içinde yaşamlarını sürdürüyorlar.
Doğanın değişmeyen kuralı; güçlü olan zayıfı burada da yok ediyor. Ayrıca insanoğlunun bütün kötü niyetine rağmen ürüyor, üredikçe de çoğalıyorlar. Sessizce. Büyük mavinin içinde uygun bir ortam buluyor ve aldıkları biçimlerle, renklerle hemen buna uyum sağlıyorlar. Kimi kuma gömülüp avını bekliyor, kimi denizleri, ırmakları aşıp doğduğu göle gelerek yumurtalarını bırakıyor ve orada ölüyor, kimi yavrularını ağzında taşıyor. Sessiz ama pek çok şeyin bir anda olup bittiği bir dünya burası. Aynen bir pandomimde olduğu gibi. Sahne büyük mavi, oyuncular ise büyük mavinin canlıları. Hayat sürüyor. Sessizce.
İnsanoğlu avcı bir yapıya sahiptir. Asırlardan beri vurduğu ve tuttuğuyla besinini ve giyimini sağlamış hatta avlarından elde ettiği kemiklerle yeni av aletleri yapmış, geçen yıllar boyunca av tekniğini geliştirmiş ve bir av kültürü yaratmıştır.
Kimlerdi bu kültürü günümüze dek taşıyanlar? Tatlı su balıkçılığını nerelerden, ne zaman Anadoluya taşımışlardı? Kıyılara kadar uzanıp büyük maviyle karşılaşınca deniz balıkçılığına nasıl başlamış ve bu kültür Osmanlılara kadar nasıl ulaşmıştı? Kitabımızın birinci bölümü bu konuları içeriyor.
İkinci bölümde balık isimlerinin kökenlerini araştırdığımız zaman ortaya çok ilginç örnekler çıkıyor. Orta Asya kökenli tatlı su balıkları Anadoluda, değişik yörelerde, değişik isimlerle tanınıyorlar.
Denize doğru yöneldiğimizde ise deniz balıklarının isimlerinin Greko-Latin kökenli olduklarını görüyoruz. Deniz balıklarının aldıkları isimlerin sadece biçimlerinden ötürü olmayıp arkalarında saklı bazı mitoslardan kaynaklandığına da şahit oluyoruz.
Balığın, Altay yaratılış destanından Hint mitolojisine, dünyayı boynuzları üstünde taşıyan boğanın altına girip denge sağlamasından, Hera Dağını sırtında taşımasına kadar kitabımızın üçüncü bölümünde incelediğimiz bazı konular. Böylelikle mitologya ve inançlarda balığın ne kadar önemli bir yeri olduğunu görüyoruz.
Dördüncü bölümde Türkiyenin denizlerinde, akarsu, göl ve barajlarında yaşayan deniz ve tatlı su balıklarımızı inceliyoruz. Ayrıca bu bölüm yurdumuzda bölgelere göre balık üretimi hakkında geniş bilgi içeriyor.

Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul... (Orhan Veli)

Sabah suyunda tek başıma Kuzey Egeye açıldığım zaman bu dizeler kulaklarımda yankılanırdı.
Bu küçük anı beni kitabın beşinci bölümü olan Sanatta Balıkı yazmak için yüreklendirdi. Divan şiirinden tasavvufa, halk edebiyatından yenilik edebiyatına kadar ne çok şiire konu olmuştu balık. Sadece şiir mi? Romanda da, hikâyede de çok güzel örnekler vardı. Sonra sıra resime geldi. Balığı sıradan bir natürmort olarak değil, onu büyük mavinin içinde rengârenk betimleyen ressamlar eserleriyle, zekâ ve espri dolu çizgileriyle karikatüristler katıldılar bu bölüme. Pek çok dost yazar da bu konuda yazdıkları denemelerle katılınca adeta bir şenlik oldu.
Balığın nasıl satın alınıp saklanması ve temizlenmesi, hangi mevsimlerde hangi balıkların yeneceği ve nihayet pek çok balık yemeğinin tarifleri kitabın altıncı bölümünü oluşturuyor. Bu bölüm Hafız Zühdünün Hamsi Destanından mülhem on dört çeşit hamsi yemeğiyle son buluyor.
Kitabın yazılışının her safhasında bana her türlü desteği veren
Yapı Kredi Yayınlarının kıymetli yönetici ve çalışanlarına teşekkürü bir borç bilirim.
Bu kitap pek çok dostun emeğini taşıyor. Her biri karanlıklar içinde yolumuzu aydınlatan bir ışık. Çektikleri fotoğraflarla kitabımıza katkıda bulunan Ara Güler, Alptekin Baloğlu, Buğrahan Şırvancı,
Müfit Çırpanlı, Hatice Aslankaya, Derin Türkömer, Nüzhet Terem, Aydın Coşkun, Mahmut Sunere; resim ve yazılarıyla katılan Mustafa Pilevneli, Argun Okumuşoğlu, Kezban Arca Batıbeki ve Avni Arbaşa; karikatürleriyle destekleyen Semih Balcıoğluna; yazılarıyla katılan Ferit Edgü, Gavsi Bayraktar, Nejat Gülen, Gürol Sözen, Tuğrul Şavkay, Refik Durbaş, Burhan Oğuza ve kitaplarından yararlandığım Metin Anda; tatlı su ve deniz balıklarıyla ilgili araştırmalarım sırasında bana destek veren Levent Artüz, Suha Umar ve Mert Keçeciye ve nihayet büyük bir sabır ve dikkatle kitabın yazılımını yapan Banu
Tülümen Yalçın ve Esin Baysala sonsuz teşekkürler ederim.

Ali Pasiner
23 Şubat 2003
Nişantaşı
  • Açıklama
    • Alabalıktan Zarganaya Türkiye Balıkları, üç yanı denizlerle çevrili ülkemizinsularında oynaşanbalıklar üstüne.
      "Büyük mavinin içindeki yaşamı tanıdıkça onun ne kadar çok çeşitli sahibi olduğunu görüyoruz. Planktonlardan kabuklulara, kıkırdaklılardan kemiklilere kadar on binlerce değişik türde canıl, bu kocaman mavinin içinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Doğanın değişmeyen kuralı; güçlü olan zayıfı burada da yok ediyor. Ayrıca insanoğlunun bütün kötü niyetine rağmen ürüyor, üredikçe de çoğalıyorlar. Sesizce. Büyük mavinin içinde uygun bir ortam buluyor ve aldıkları biçimlerle, renklerle hemen buna uyum sağlıyorlar. Kimi kuma gömülüp avını beklior, kimi denizleri, ırmakları aşıp doğduğu göle gelerek yumurtalarını bırakıyor ve orada ölüyor, kimi yavrularını ağzında taşıyor. Sessiz ama pek çok şeyin bir anda olup bittiği bir dünya burası."

      Bu kitap, geçmişten günümüze destanlarda, mitoslarda, şiirlerde, coğrafyamızda ve mutfağımızda bir kültür olarak balığın nasıl yaşadığnın hikayesini anlatıyor.
      (Arka Kapak'tan)

      Tadımlık
      Kimi derya, kimi umman; kimi su, kimi deniz der ona. Yıllarca onunla yaşadığımız, içinde yüzdüğümüz ve tutkuyla bağlı olduğumuz büyük mavidir o.
      İnsanoğlu asırlar ötesinden bu yana ona sahip olmak istemiş, ancak korumasını bilememiş, kirletmiş ve dengesini bozmuştur.
      Büyük mavinin içindeki yaşamı tanıdıkça onun ne kadar çok ve çeşitli sahibi olduğunu görüyoruz. Planktonlardan kabuklulara, kıkırdaklılardan kemiklilere kadar onbinlerce değişik türde canlı, bu kocaman mavinin içinde yaşamlarını sürdürüyorlar.
      Doğanın değişmeyen kuralı; güçlü olan zayıfı burada da yok ediyor. Ayrıca insanoğlunun bütün kötü niyetine rağmen ürüyor, üredikçe de çoğalıyorlar. Sessizce. Büyük mavinin içinde uygun bir ortam buluyor ve aldıkları biçimlerle, renklerle hemen buna uyum sağlıyorlar. Kimi kuma gömülüp avını bekliyor, kimi denizleri, ırmakları aşıp doğduğu göle gelerek yumurtalarını bırakıyor ve orada ölüyor, kimi yavrularını ağzında taşıyor. Sessiz ama pek çok şeyin bir anda olup bittiği bir dünya burası. Aynen bir pandomimde olduğu gibi. Sahne büyük mavi, oyuncular ise büyük mavinin canlıları. Hayat sürüyor. Sessizce.
      İnsanoğlu avcı bir yapıya sahiptir. Asırlardan beri vurduğu ve tuttuğuyla besinini ve giyimini sağlamış hatta avlarından elde ettiği kemiklerle yeni av aletleri yapmış, geçen yıllar boyunca av tekniğini geliştirmiş ve bir av kültürü yaratmıştır.
      Kimlerdi bu kültürü günümüze dek taşıyanlar? Tatlı su balıkçılığını nerelerden, ne zaman Anadoluya taşımışlardı? Kıyılara kadar uzanıp büyük maviyle karşılaşınca deniz balıkçılığına nasıl başlamış ve bu kültür Osmanlılara kadar nasıl ulaşmıştı? Kitabımızın birinci bölümü bu konuları içeriyor.
      İkinci bölümde balık isimlerinin kökenlerini araştırdığımız zaman ortaya çok ilginç örnekler çıkıyor. Orta Asya kökenli tatlı su balıkları Anadoluda, değişik yörelerde, değişik isimlerle tanınıyorlar.
      Denize doğru yöneldiğimizde ise deniz balıklarının isimlerinin Greko-Latin kökenli olduklarını görüyoruz. Deniz balıklarının aldıkları isimlerin sadece biçimlerinden ötürü olmayıp arkalarında saklı bazı mitoslardan kaynaklandığına da şahit oluyoruz.
      Balığın, Altay yaratılış destanından Hint mitolojisine, dünyayı boynuzları üstünde taşıyan boğanın altına girip denge sağlamasından, Hera Dağını sırtında taşımasına kadar kitabımızın üçüncü bölümünde incelediğimiz bazı konular. Böylelikle mitologya ve inançlarda balığın ne kadar önemli bir yeri olduğunu görüyoruz.
      Dördüncü bölümde Türkiyenin denizlerinde, akarsu, göl ve barajlarında yaşayan deniz ve tatlı su balıklarımızı inceliyoruz. Ayrıca bu bölüm yurdumuzda bölgelere göre balık üretimi hakkında geniş bilgi içeriyor.

      Gideceksin ırıpların çalkantısında.
      Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
      Sevineceksin.
      Ağları silkeledikçe
      Deniz gelecek eline pul pul... (Orhan Veli)

      Sabah suyunda tek başıma Kuzey Egeye açıldığım zaman bu dizeler kulaklarımda yankılanırdı.
      Bu küçük anı beni kitabın beşinci bölümü olan Sanatta Balıkı yazmak için yüreklendirdi. Divan şiirinden tasavvufa, halk edebiyatından yenilik edebiyatına kadar ne çok şiire konu olmuştu balık. Sadece şiir mi? Romanda da, hikâyede de çok güzel örnekler vardı. Sonra sıra resime geldi. Balığı sıradan bir natürmort olarak değil, onu büyük mavinin içinde rengârenk betimleyen ressamlar eserleriyle, zekâ ve espri dolu çizgileriyle karikatüristler katıldılar bu bölüme. Pek çok dost yazar da bu konuda yazdıkları denemelerle katılınca adeta bir şenlik oldu.
      Balığın nasıl satın alınıp saklanması ve temizlenmesi, hangi mevsimlerde hangi balıkların yeneceği ve nihayet pek çok balık yemeğinin tarifleri kitabın altıncı bölümünü oluşturuyor. Bu bölüm Hafız Zühdünün Hamsi Destanından mülhem on dört çeşit hamsi yemeğiyle son buluyor.
      Kitabın yazılışının her safhasında bana her türlü desteği veren
      Yapı Kredi Yayınlarının kıymetli yönetici ve çalışanlarına teşekkürü bir borç bilirim.
      Bu kitap pek çok dostun emeğini taşıyor. Her biri karanlıklar içinde yolumuzu aydınlatan bir ışık. Çektikleri fotoğraflarla kitabımıza katkıda bulunan Ara Güler, Alptekin Baloğlu, Buğrahan Şırvancı,
      Müfit Çırpanlı, Hatice Aslankaya, Derin Türkömer, Nüzhet Terem, Aydın Coşkun, Mahmut Sunere; resim ve yazılarıyla katılan Mustafa Pilevneli, Argun Okumuşoğlu, Kezban Arca Batıbeki ve Avni Arbaşa; karikatürleriyle destekleyen Semih Balcıoğluna; yazılarıyla katılan Ferit Edgü, Gavsi Bayraktar, Nejat Gülen, Gürol Sözen, Tuğrul Şavkay, Refik Durbaş, Burhan Oğuza ve kitaplarından yararlandığım Metin Anda; tatlı su ve deniz balıklarıyla ilgili araştırmalarım sırasında bana destek veren Levent Artüz, Suha Umar ve Mert Keçeciye ve nihayet büyük bir sabır ve dikkatle kitabın yazılımını yapan Banu
      Tülümen Yalçın ve Esin Baysala sonsuz teşekkürler ederim.

      Ali Pasiner
      23 Şubat 2003
      Nişantaşı
  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat