%35
Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç Hüseyin Rahmi Gürpınar
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786051213767
Boyut
11.50x19.50
Sayfa Sayısı
184
Basım Yeri
Igdır
Baskı
1
Basım Tarihi
2015-02
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç

34,00TL
22,10TL
%35
Satışta değil
9786051213767
700244
Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç
22.10

Dünyaya kuyruklu yıldız çarpacakmış!”

Emine Hanım, “tü, tü” diye birkaç defa yakasına tükürerek çarpıntısını gidermeye uğraştıktan sonra: “Aman, ben de korkacak bir şey sandım! Ne kadar telaşçısın kardeş... Çarpacaksa çarpsın. Ne var? Kapımı kapar, evceğizimde otururum. Bir yere çıkmam. Şimdi karılar, ‘Nasıl çarpacakmış, bakalım.' diye sürü sürü seyre giderler... A, gitmem, gitmem... İt, köpek arasında çiğnenmeye vaktim yok!”

Bedriye Hanım, sinirli bir kahkahayla: “Emine kardeş... Sen ne kadar aptalmışsın! Hiç o koca mefret, o saçaklı Raziye bu dünyaya çarpar da senin evin kalır mı ki kapını kapayıp da içinde oturacaksın?”

“Hanım, benim evime bir şeycik olmaz. O, helal parayla yapıldı. Kazasker Efendi'nin Çarşamba'daki konağı yıkıldığı vakit onun kerestesiyle kuruldu. İçine kullandıkları yağhane direklerini sen göreydin şaşardın! Bu dünya yıkılır da gene bizim evimiz yerinde durur. Büyük zelzelede ne kâgir yapılar göçtü de evimizin bir kıymığı yerinden oynamadı. Tevekkülün gemisi batmaz. Sen merak etme...”

Edebiyatımızda doğalcılığın ve gerçekçiliğin en önemli kilometre taşlarından biri olan Hüseyin Rahmi Gürpınar, sanatı, halkı yüceltmek için bir araç olarak görmüş bu nedenle üzerine gitmediği, eleştirip alay etmediği hiçbir toplumsal kurum bırakmamış, sanat yaşamı boyunca hep aklın ve mantığın yanında olmuş, eserleriyle toplumun çağdaşlaşması yolunda yobazlığa, gericiliğe, bağnazlığa, sömürücülüğe karşı savaşmıştır; bunu yaparken mizah ögesini ustaca kullanmış, İstanbul'un kenar semtlerinde, mezarlıklarında, Çingene mahallelerinde, köşklerinde, Şirket-i Hayriye vapurlarında, gazinolarında, sayfiyelerinde dolaşmış, okurlarını da dolaştırmıştır. Eserlerinde yapmacıksız bir yerlilik vardır; konak hanımefendisinden gündelikçiye, mirasyedilerden iç güveyilere, dilencilerden dadılara, kalfalara, Çingenelerden Rumlara, Ermenilere, Yahudilere kadar kimi ve neyi konu almışsa onu yerli renkleriyle betimlemesini bilmiştir.

  • Açıklama
    • Dünyaya kuyruklu yıldız çarpacakmış!”

      Emine Hanım, “tü, tü” diye birkaç defa yakasına tükürerek çarpıntısını gidermeye uğraştıktan sonra: “Aman, ben de korkacak bir şey sandım! Ne kadar telaşçısın kardeş... Çarpacaksa çarpsın. Ne var? Kapımı kapar, evceğizimde otururum. Bir yere çıkmam. Şimdi karılar, ‘Nasıl çarpacakmış, bakalım.' diye sürü sürü seyre giderler... A, gitmem, gitmem... İt, köpek arasında çiğnenmeye vaktim yok!”

      Bedriye Hanım, sinirli bir kahkahayla: “Emine kardeş... Sen ne kadar aptalmışsın! Hiç o koca mefret, o saçaklı Raziye bu dünyaya çarpar da senin evin kalır mı ki kapını kapayıp da içinde oturacaksın?”

      “Hanım, benim evime bir şeycik olmaz. O, helal parayla yapıldı. Kazasker Efendi'nin Çarşamba'daki konağı yıkıldığı vakit onun kerestesiyle kuruldu. İçine kullandıkları yağhane direklerini sen göreydin şaşardın! Bu dünya yıkılır da gene bizim evimiz yerinde durur. Büyük zelzelede ne kâgir yapılar göçtü de evimizin bir kıymığı yerinden oynamadı. Tevekkülün gemisi batmaz. Sen merak etme...”

      Edebiyatımızda doğalcılığın ve gerçekçiliğin en önemli kilometre taşlarından biri olan Hüseyin Rahmi Gürpınar, sanatı, halkı yüceltmek için bir araç olarak görmüş bu nedenle üzerine gitmediği, eleştirip alay etmediği hiçbir toplumsal kurum bırakmamış, sanat yaşamı boyunca hep aklın ve mantığın yanında olmuş, eserleriyle toplumun çağdaşlaşması yolunda yobazlığa, gericiliğe, bağnazlığa, sömürücülüğe karşı savaşmıştır; bunu yaparken mizah ögesini ustaca kullanmış, İstanbul'un kenar semtlerinde, mezarlıklarında, Çingene mahallelerinde, köşklerinde, Şirket-i Hayriye vapurlarında, gazinolarında, sayfiyelerinde dolaşmış, okurlarını da dolaştırmıştır. Eserlerinde yapmacıksız bir yerlilik vardır; konak hanımefendisinden gündelikçiye, mirasyedilerden iç güveyilere, dilencilerden dadılara, kalfalara, Çingenelerden Rumlara, Ermenilere, Yahudilere kadar kimi ve neyi konu almışsa onu yerli renkleriyle betimlemesini bilmiştir.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat