%5
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786054446407
Boyut
17.00x25.00
Sayfa Sayısı
409
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2012-04
Kapak Türü
Ciltli
Kağıt Türü
1. Hamur
Dili
Türkçe

Türk İş Hukukunda Belirli Süreli İş Sözleşmesi (Ciltli)

130,00TL
123,50TL
%5
Satışta değil
9786054446407
549493
Türk İş Hukukunda Belirli Süreli İş Sözleşmesi (Ciltli)
Türk İş Hukukunda Belirli Süreli İş Sözleşmesi (Ciltli)
123.50
Dr.Yeliz BOZKURT GÜMRÜKÇÜOĞLU 20 Mayıs 1982 tarihinde İstanbulda doğan Yeliz BOZKURT lise öğrenimini Zehra Mustafa Dalgıç TMLde başarı ile tamamladıktan sonra, 2005 yılında İstanbul Kültür Üniversitesinden ikincilikle mezun oldu. İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Programından Ücretin Gününde Ödenmemesi Sebebiyle İş Görmekten Kaçınma Hakkı konulu yüksek lisans tezini başarıyla savunarak mezun olmuştur. BOZKURT, Ocak 2012 tarihinde İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Doktora programını "Belirli Süreli İş Sözleşmesi" konulu doktora tezi ile tamamlayarak doktor unvanı almıştır. İyi derecede İngilizce bilen BOZKURT, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku bilim dalında araştırma görevlisi olarak akademik faaliyetini sürdürmektedir. GİRİŞ Belirli süreli iş sözleşmeleri, belirsiz süreli iş sözleşmeleriyle birlikte iş sözleşmelerinin temel iki biçiminden birini oluşturmaktadır. Her ne kadar hu¬kukumuzda belirsiz süreli iş sözleşmelerinin iş ilişkisinin asıl biçimini oluş¬turduğu kabul edilmekteyse de, belirli süreli iş sözleşmesi yapma imkânı da muhafaza edilmektedir. Belirli süreli iş sözleşmelerinin belirgin özelliği, söz-kşmenin kararlaştırılan Sürenin sonunda fesih bildiriminde bulunulmaksızm kendiliğinden sona ermesidir. İş hukukunun tarihi gelişiminde, başlangıçta belirli süreli iş sözleşmele¬rinin, sözleşme serbestisi ilkesinin doğal bir sonucu kabul edilerek her hangi bir sınırlama olmaksızın kurulabileceğinin kabul edildiği görülmektedir. Za¬man içerisinde İş hukukunun işçiyi koruyucu özelliği, istihdam güvencesi sağlamaya yönelik düzenlemelerin kabul edilmesi sonucunu doğurmuş ve bu sonuca bağlı olarak belirli süreli iş sözleşmelerinin sınırlandırılmasına yöne¬lik tartışmalar doğmuştur. Özellikle, iş güvencesi hükümlerinin kabul edildi¬ği sistemlerde, belirli süreli iş sözleşmesi ile belirsiz süreli iş sözleşmeleri arasındaki fark belirginleşmiştir. İş güvencesinin kabul edilmediği bir sistem¬de, belirli süreli iş sözleşmesi işçiye en azından sözleşme süresince işini kay¬betmeyeceği konusunda sözleşmesel bir güvence sağlayacaktır. Sözleşmesel güvence ise, sürenin kayda değer bir uzunlukta olması halinde önem kazanır. Buna karşılık, iş güvencesinin uygulandığı bir sistemde, süre sınırı olmaksı¬zın işçinin iş sözleşmesinin devamı güvence altına alınmaya çalışılır. Belirli süreli iş sözleşmelerinin, iş güvencesi hükümlerinin kapsamı dışında kalma¬sı ise, işverenleri sözleşmeyi belirli süreli yapmaya yöneltebilecektir. Özellik¬le, işverenlerin belirli süreli iş sözleşmesi yapma hakkını iş güvencesi hü¬kümlerini dolanmak amacıyla kötüye kullanmaları, işverenin sözleşmenin tü¬rünü seçme serbestisini belirli süreli iş sözleşmeleri bakımından sınırlama ih¬tiyacını doğurmuştur. İşverenin herhangi bir sınırlama olmaksızın belirli sü¬reli iş sözleşmesi yapma imkânına sahip olması, iş güvencesi hükümlerini devre dışı bırakarak işlevsiz kılacaktır. Böylece, belirli süreli iş sözleşmeleri¬nin 196Olı yıllardan itibaren sınırlandırılması eğilimi ortaya çıkmıştır. Küreselleşme sürecinin doğurduğu rekabet ortamı ve teknolojik geliş¬meler, iş sözleşmesinin klasik biçimi olan belirsiz ve tam süreli iş sözleşme¬si dışında yeni çalışma biçimlerinin tercih edilmesine yol açmıştır. İşletmele¬rin korunma ihtiyacının karşılanması ise esnekleşmeyle birlikte atipik istih¬dam biçimlerinin kabulü ile mümkün olmuştur. Belirli süreli iş sözleşmeleri de, atipik istihdam biçimlerinden biridir. Bunun yanı sıra, işsizliğin artması ve istihdam yaratma önlemlerine ihtiyaç duyulması 19801i yıllardan itibaren, , belirli süreli iş sözleşmeleri bakımından esneklik sağlanması eğilimi yarat¬mıştır. Böylece, belirli süreli iş sözleşmeleri, istihdam yaratma önlemleri kap¬samında başvurulabilecek atipik bir istihdam biçimi olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte, belirli süreli iş sözleşmesi yapma imkânı sınırsız bir şekil¬de işverenin tercihine bırakılmamıştır. Gerçekten, Avrupa Birliği Hukukunda da, belirli süreli iş sözleşmelerinin bir esneklik ihtiyacı olarak mevcudiyetini sürdüreceği kabul edilmekle birlikte, işverenin belirli süreli iş sözleşmesi yapma hakkını özellikle de zincirleme iş sözleşmeleri ile kötüye kullanması¬nın önüne geçilmeye çalışılmıştır. Türk İş Hukukunda, 4857 sayılı İş Kanununun kabul edilmesinden ön¬ceki dönemde belirli süreli iş sözleşmelerinin sınırlandırılması gereksinimi, bu sınırlandırmanın hangi hukuki gerekçelere dayandığı, sınırlamanın biçimi ve belirli süreli iş sözleşmelerinin süresinden önce sona ermesinin doğuraca¬ğı sonuçlar uzun yıllar boyunca tartışmalara konu olmuştur. 158 sayılı ILO Sözleşmesi ve Avrupa Birliğinin 99/70 sayılı Yönergesine uyum sağlanması amacıyla, ilk defa 4857 sayılı İş Kanunu ile belirli süreli iş sözleşmesi yap¬ma serbestisi bazı sınırlamalara tabi tutulmuştur. Bununla birlikte, getirilen yasal düzenleme belirli süreli iş sözleşmelerinin iş yargısının önüne sıklıkla gelen meselelerden biri olmasının önüne geçememiştir. 4857 sayılı İş Kanu-nunun yasalaşması sırasında ortaya çıkan tartışmalar da devam etmektedir. Belirli süreli iş sözleşmelerinin yapısı da, işçi ve işveren arasındaki men¬faatler dengesi bakımından her zaman tartışmalara sebep olacak hususlardan biridir. Belirli süreli iş sözleşmelerine ilişkin olarak getirilen düzenlemelerde de, taraflar arasındaki hassas dengenin göz önüne alınması gerekmektedir. Bu sebeplerle, belirli süreli iş sözleşmeleri yeni bir sözleşme biçimi olmamakla birlikte, bir yandan sınırlama diğer yandan esneklik gereksiniminin söz konu¬su olması, konunun güncelliğini korumasına yol açmaktadır. Çalışmamızın konusunu oluşturan belirli süreli iş sözleşmeleri, üç bö¬lümde incelenmeye çalışılacaktır. Birinci bölümde, belirli süreli iş sözleşme-lerine benzerlik gösteren ve iş ilişkisinde sürenin söz konusu olduğu çeşitli sözleşme biçimleriyle belirli süreli iş sözleşmesi karşılaştırılarak aralarındaki benzerlik ve farklılıklar açıklığa kavuşturulmaya çalışılacaktır. Özellikle, be¬lirli süreli iş sözleşmesi ile belirsiz süreli iş sözleşmesi karşılaştırılarak arala¬rındaki temel farklılıklara değinilecektir.
  • Açıklama
    • Dr.Yeliz BOZKURT GÜMRÜKÇÜOĞLU 20 Mayıs 1982 tarihinde İstanbulda doğan Yeliz BOZKURT lise öğrenimini Zehra Mustafa Dalgıç TMLde başarı ile tamamladıktan sonra, 2005 yılında İstanbul Kültür Üniversitesinden ikincilikle mezun oldu. İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Programından Ücretin Gününde Ödenmemesi Sebebiyle İş Görmekten Kaçınma Hakkı konulu yüksek lisans tezini başarıyla savunarak mezun olmuştur. BOZKURT, Ocak 2012 tarihinde İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Doktora programını "Belirli Süreli İş Sözleşmesi" konulu doktora tezi ile tamamlayarak doktor unvanı almıştır. İyi derecede İngilizce bilen BOZKURT, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku bilim dalında araştırma görevlisi olarak akademik faaliyetini sürdürmektedir. GİRİŞ Belirli süreli iş sözleşmeleri, belirsiz süreli iş sözleşmeleriyle birlikte iş sözleşmelerinin temel iki biçiminden birini oluşturmaktadır. Her ne kadar hu¬kukumuzda belirsiz süreli iş sözleşmelerinin iş ilişkisinin asıl biçimini oluş¬turduğu kabul edilmekteyse de, belirli süreli iş sözleşmesi yapma imkânı da muhafaza edilmektedir. Belirli süreli iş sözleşmelerinin belirgin özelliği, söz-kşmenin kararlaştırılan Sürenin sonunda fesih bildiriminde bulunulmaksızm kendiliğinden sona ermesidir. İş hukukunun tarihi gelişiminde, başlangıçta belirli süreli iş sözleşmele¬rinin, sözleşme serbestisi ilkesinin doğal bir sonucu kabul edilerek her hangi bir sınırlama olmaksızın kurulabileceğinin kabul edildiği görülmektedir. Za¬man içerisinde İş hukukunun işçiyi koruyucu özelliği, istihdam güvencesi sağlamaya yönelik düzenlemelerin kabul edilmesi sonucunu doğurmuş ve bu sonuca bağlı olarak belirli süreli iş sözleşmelerinin sınırlandırılmasına yöne¬lik tartışmalar doğmuştur. Özellikle, iş güvencesi hükümlerinin kabul edildi¬ği sistemlerde, belirli süreli iş sözleşmesi ile belirsiz süreli iş sözleşmeleri arasındaki fark belirginleşmiştir. İş güvencesinin kabul edilmediği bir sistem¬de, belirli süreli iş sözleşmesi işçiye en azından sözleşme süresince işini kay¬betmeyeceği konusunda sözleşmesel bir güvence sağlayacaktır. Sözleşmesel güvence ise, sürenin kayda değer bir uzunlukta olması halinde önem kazanır. Buna karşılık, iş güvencesinin uygulandığı bir sistemde, süre sınırı olmaksı¬zın işçinin iş sözleşmesinin devamı güvence altına alınmaya çalışılır. Belirli süreli iş sözleşmelerinin, iş güvencesi hükümlerinin kapsamı dışında kalma¬sı ise, işverenleri sözleşmeyi belirli süreli yapmaya yöneltebilecektir. Özellik¬le, işverenlerin belirli süreli iş sözleşmesi yapma hakkını iş güvencesi hü¬kümlerini dolanmak amacıyla kötüye kullanmaları, işverenin sözleşmenin tü¬rünü seçme serbestisini belirli süreli iş sözleşmeleri bakımından sınırlama ih¬tiyacını doğurmuştur. İşverenin herhangi bir sınırlama olmaksızın belirli sü¬reli iş sözleşmesi yapma imkânına sahip olması, iş güvencesi hükümlerini devre dışı bırakarak işlevsiz kılacaktır. Böylece, belirli süreli iş sözleşmeleri¬nin 196Olı yıllardan itibaren sınırlandırılması eğilimi ortaya çıkmıştır. Küreselleşme sürecinin doğurduğu rekabet ortamı ve teknolojik geliş¬meler, iş sözleşmesinin klasik biçimi olan belirsiz ve tam süreli iş sözleşme¬si dışında yeni çalışma biçimlerinin tercih edilmesine yol açmıştır. İşletmele¬rin korunma ihtiyacının karşılanması ise esnekleşmeyle birlikte atipik istih¬dam biçimlerinin kabulü ile mümkün olmuştur. Belirli süreli iş sözleşmeleri de, atipik istihdam biçimlerinden biridir. Bunun yanı sıra, işsizliğin artması ve istihdam yaratma önlemlerine ihtiyaç duyulması 19801i yıllardan itibaren, , belirli süreli iş sözleşmeleri bakımından esneklik sağlanması eğilimi yarat¬mıştır. Böylece, belirli süreli iş sözleşmeleri, istihdam yaratma önlemleri kap¬samında başvurulabilecek atipik bir istihdam biçimi olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte, belirli süreli iş sözleşmesi yapma imkânı sınırsız bir şekil¬de işverenin tercihine bırakılmamıştır. Gerçekten, Avrupa Birliği Hukukunda da, belirli süreli iş sözleşmelerinin bir esneklik ihtiyacı olarak mevcudiyetini sürdüreceği kabul edilmekle birlikte, işverenin belirli süreli iş sözleşmesi yapma hakkını özellikle de zincirleme iş sözleşmeleri ile kötüye kullanması¬nın önüne geçilmeye çalışılmıştır. Türk İş Hukukunda, 4857 sayılı İş Kanununun kabul edilmesinden ön¬ceki dönemde belirli süreli iş sözleşmelerinin sınırlandırılması gereksinimi, bu sınırlandırmanın hangi hukuki gerekçelere dayandığı, sınırlamanın biçimi ve belirli süreli iş sözleşmelerinin süresinden önce sona ermesinin doğuraca¬ğı sonuçlar uzun yıllar boyunca tartışmalara konu olmuştur. 158 sayılı ILO Sözleşmesi ve Avrupa Birliğinin 99/70 sayılı Yönergesine uyum sağlanması amacıyla, ilk defa 4857 sayılı İş Kanunu ile belirli süreli iş sözleşmesi yap¬ma serbestisi bazı sınırlamalara tabi tutulmuştur. Bununla birlikte, getirilen yasal düzenleme belirli süreli iş sözleşmelerinin iş yargısının önüne sıklıkla gelen meselelerden biri olmasının önüne geçememiştir. 4857 sayılı İş Kanu-nunun yasalaşması sırasında ortaya çıkan tartışmalar da devam etmektedir. Belirli süreli iş sözleşmelerinin yapısı da, işçi ve işveren arasındaki men¬faatler dengesi bakımından her zaman tartışmalara sebep olacak hususlardan biridir. Belirli süreli iş sözleşmelerine ilişkin olarak getirilen düzenlemelerde de, taraflar arasındaki hassas dengenin göz önüne alınması gerekmektedir. Bu sebeplerle, belirli süreli iş sözleşmeleri yeni bir sözleşme biçimi olmamakla birlikte, bir yandan sınırlama diğer yandan esneklik gereksiniminin söz konu¬su olması, konunun güncelliğini korumasına yol açmaktadır. Çalışmamızın konusunu oluşturan belirli süreli iş sözleşmeleri, üç bö¬lümde incelenmeye çalışılacaktır. Birinci bölümde, belirli süreli iş sözleşme-lerine benzerlik gösteren ve iş ilişkisinde sürenin söz konusu olduğu çeşitli sözleşme biçimleriyle belirli süreli iş sözleşmesi karşılaştırılarak aralarındaki benzerlik ve farklılıklar açıklığa kavuşturulmaya çalışılacaktır. Özellikle, be¬lirli süreli iş sözleşmesi ile belirsiz süreli iş sözleşmesi karşılaştırılarak arala¬rındaki temel farklılıklara değinilecektir.
  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat