Şiirler %25 indirimli Behçet Necatigil
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789750803922
Boyut
135-210
Sayfa Sayısı
518
Baskı
4
Basım Tarihi
2009-01
Kapak Türü
Karton
Kağıt Türü
1.Hamur
Dili
Türkçe

ŞiirlerBütün Yapıtları

24,00TL
Satışta değil
9789750803922
449220
Şiirler
Şiirler Bütün Yapıtları
24.00
Behçet Necatigil: Şiirde "hikmet burcu"nun seçkin sakini: Şiirimizin, en köklü gelenek tadıyla en köktenci yenilik çabasını şiirinde buluşturmuş, altın oranı bulmuş şairi...

Necatigil'in Türk şiirinin serüveni içindeki kendine özgü yeri gün geçtikçe daha da belirgin, vazgeçilmez, çekici bir anlam kazanıyor: Hem Doğu'yu hem Batı'yı, hem klasikliği hem çağcıllığı, hem bireyi hem de bireyi kuşatan dünyayı, tarihi sindirmiş, özümsemiş bir yapıt.

Bütün Yapıtları'nın bu cildi, Necatigil'in kitaplaşmış (Kapalı Çarşı, Çevre, Evler, Eski Toprak, Arada, Dar Çağ, Yaz Dönemi, Divançe, İki Başına Yürümek, En/Cam, Zebra, Kareler Aklar, Beyler, Söyleriz) ve kitaplarına girmemiş bütün şiirlerini bir araya getiriyor. Ali Tanyeri ve Hilmi Yavuz'un, her şiir için ince ince düşülmüş notlarıyla.

Tadımlık
MİSAFİR

Evleri vardı
Rahat ve sade.
Dalmış, kalmışız, gece yarısı olmuş,
Bize müsaade.

İnşallah yine geliriz - -
Çocukları vardı,
Oynamışlar, yorulmuşlar bütün gün,
Köşede uyumuşlardı.

Saadetleri vardı,
Bir çatı altında, gözlerden uzak.
Dostum, fena olmaz, evlilik hakkında
Bir kitap okusak.


YARI GECE

Boğaziçinin ufak bir iskelesinde
Dolaştığım geceler oldu
Yorgun, uykulu bir kızdı bu
Son vapur yolcuları içinde.

Araya başka denizler girdi
Başka denizler attı beni başka uzaklara
O tarihten tam beş sene sonra
Gene oradayım şimdi.

Söylesem inanmazlar, söylemiyorum
Her gece gene o kız çıkmakta son vapurdan
Tıpkı eskisi gibi karanlıklarda kaybolan
Bu gölgeye hayal deyin siz olun da
Gözümle görüyorum, hayal diyemiyorum.

Sular bir an şıpırdadı kıyı boyunda
İşte gene son vapur, çekti gitti önümden
Arkamdan bir kız geçti
Adımlarının sesinden tanıdım: Uykulu,
Yorgun da.

Geçen bu genç kıza desem ki:
Bir haber ver hayatından, verir mi?


YILDIZLAR

Seni karanlıkta yatırıyorlar.
Korkuyorsun geceden:
Bakıp bakıp pencereden,
Yatağına sokuluyorsun.

Ben hep eski yerimdeyim, biliyorsun.
Hava açık olduğu zamanlar
Beni seyrediyor, seviniyorsun.

Ne olurdu, ben de,
Sana göründüğüm şekilde
Odana gelseydim.
Ateşböcekleri gibi,
Küçücük avucunda
Yanıp yanıp sönseydim.

Seneler geçip gider, büyürsün.
Bir gün olur, hepsi biter:
Endişeler, o çocuk üzüntün
Hepsi biter.
Aydınlanır seninçin geceler,
Güneş gibi görünürsün.

Biraz sabır, küçük çocuk, biraz sabır.
Ama, Allahın koyduğu yerde,
Yıldızlar daima yalnızdır.


SERİN MAVİ

Dağ köyleri serin, kıyılar mavi
Yaz sıcağında şehir
Bunaltır beni.

Hava yapışkan yağlı
Kalkıp bir yere gitsem
Yollarım bağlı.
Kıskanıyorum kuşları
Ben uçmasını bilsem
Uçmak serin ve mavi.

Yaşa nasıl yaşadıysa anan baban
Öndekine uyar arka tekerlek
Git gel aynı yollardan
Aynı arabayı çekerek.

Çocuk dört duvarın içinde hür
Havasız odalarda kirli sokağa karşı
Pencere gerisinde solgun bir çiçek büyür
Düşünür kırık saksı.

Yattığın yerden senin de
Bulutlar görünür mü
Seyret gökyüzünü
Bir cam genişliğinde.


AVUNMAK

Kâğıtlara sarıyorum atarken artıklarımı
Çünkü yoksul komşular, çöpçüler
Boğaz durmuyor ziftin peki neyi
Turfanda meyva kabukları, pirzola kemikleri
Utancım azalıyor, kendimi avutuyorum.

Hayallere sarıyorum artık yazdıklarımı
Yani yarı boşlukta uçuşan görüntüler
Yazmasam olmuyor yazdın peki neyi
Dar çevre yitikleri
Utancım çoğalıyor, kendimi avutuyorum.


GİTMEK

Bir mağaradan birdenbire çıkarlar
Gider gibi olmak gözleri
Karanlık içerler.
İnsanın bir yerde kendini rezil etmesi
Hep susarak geçerler.

Köprüler ki gösterir tutulan güneşleri
Bir süre ve yarım kalıyorsa
Bulutlar da geçerler.
Gitmiş kadar olmak insanın gideceği
yerde gelişi biz gelelim içerler.


YÜZÜNDEN

Kime ne kadar baktın
Hem hangi anlamda,
Ne çekti ağırlığın
Hangi kantarlarda?

Sana gitmeyen şeyler
Yakınların, başkaları
İçin yüzünden
Yaptığın çok oldu.

Dur bak sulara
Otoyol, yasak durmalar
Saparak bir kır kahvesi
Belki bir çay içimi.

Kervan çıktı yokuşu akşam
Hurda makina
Sıska bir çocuğa
İnce bir zıbın dikti.

Kuruyan hanımeli
Su verilmedi.
Susarız, soramayız
Kimler elbir eyledi.

Kireçlenmiş duygular
İçinde yüzünden
Bulanık grafiler
Ayrıntılar beliremedi.


HANGİ HAN

O zaman ki o hangi hanları ararsam
Buldum desem de bulamam ki.


SAATLER

Ne diye bulmuşlar
Dertliler biliyor
Geceler kaç saat.

İşlerdi acılar, katlanırdık
Ne sorsak, ne baksak
Saat kaç.

Her şeyin acil servisi yoktur
En yakınlarla bile hemen
Kurulamaz bir ses bağlantısı.

Yavaştır uygarlık
Yollarda kapılarda taşıtlar
Kalır bekleriz.

Teknik aygıtlar
Saniye saniye
Ara saatsiz çağları.


BU SAAT

Günlerdir yağıyorsa
Yağmur ekime doğru
Son çamaşırları içeri aldın da
Kesik elektrik bir mum bile yok
Karanlıkta kaldınsa
Yerin hakkındır.

Bir insanın beşikten mezara
Başından geçecekleri
Biraz biraz yazdınsa
Dilek-şart kiplerinde
Dönen atlıkarınca
Birden yavaşladıysa
Ve birisi seninle
Aynı yerde yalnızsa
Övün hakkındır.

Ve başın bir değirmen taşı
Boyuna uğuldarken
Hiç rahat uyudun mu
Ve şimdi önüne düşüyorsa
Belki bundan sonra
Avun hakkındır.
  • Açıklama
    • Behçet Necatigil: Şiirde "hikmet burcu"nun seçkin sakini: Şiirimizin, en köklü gelenek tadıyla en köktenci yenilik çabasını şiirinde buluşturmuş, altın oranı bulmuş şairi...

      Necatigil'in Türk şiirinin serüveni içindeki kendine özgü yeri gün geçtikçe daha da belirgin, vazgeçilmez, çekici bir anlam kazanıyor: Hem Doğu'yu hem Batı'yı, hem klasikliği hem çağcıllığı, hem bireyi hem de bireyi kuşatan dünyayı, tarihi sindirmiş, özümsemiş bir yapıt.

      Bütün Yapıtları'nın bu cildi, Necatigil'in kitaplaşmış (Kapalı Çarşı, Çevre, Evler, Eski Toprak, Arada, Dar Çağ, Yaz Dönemi, Divançe, İki Başına Yürümek, En/Cam, Zebra, Kareler Aklar, Beyler, Söyleriz) ve kitaplarına girmemiş bütün şiirlerini bir araya getiriyor. Ali Tanyeri ve Hilmi Yavuz'un, her şiir için ince ince düşülmüş notlarıyla.

      Tadımlık
      MİSAFİR

      Evleri vardı
      Rahat ve sade.
      Dalmış, kalmışız, gece yarısı olmuş,
      Bize müsaade.

      İnşallah yine geliriz - -
      Çocukları vardı,
      Oynamışlar, yorulmuşlar bütün gün,
      Köşede uyumuşlardı.

      Saadetleri vardı,
      Bir çatı altında, gözlerden uzak.
      Dostum, fena olmaz, evlilik hakkında
      Bir kitap okusak.


      YARI GECE

      Boğaziçinin ufak bir iskelesinde
      Dolaştığım geceler oldu
      Yorgun, uykulu bir kızdı bu
      Son vapur yolcuları içinde.

      Araya başka denizler girdi
      Başka denizler attı beni başka uzaklara
      O tarihten tam beş sene sonra
      Gene oradayım şimdi.

      Söylesem inanmazlar, söylemiyorum
      Her gece gene o kız çıkmakta son vapurdan
      Tıpkı eskisi gibi karanlıklarda kaybolan
      Bu gölgeye hayal deyin siz olun da
      Gözümle görüyorum, hayal diyemiyorum.

      Sular bir an şıpırdadı kıyı boyunda
      İşte gene son vapur, çekti gitti önümden
      Arkamdan bir kız geçti
      Adımlarının sesinden tanıdım: Uykulu,
      Yorgun da.

      Geçen bu genç kıza desem ki:
      Bir haber ver hayatından, verir mi?


      YILDIZLAR

      Seni karanlıkta yatırıyorlar.
      Korkuyorsun geceden:
      Bakıp bakıp pencereden,
      Yatağına sokuluyorsun.

      Ben hep eski yerimdeyim, biliyorsun.
      Hava açık olduğu zamanlar
      Beni seyrediyor, seviniyorsun.

      Ne olurdu, ben de,
      Sana göründüğüm şekilde
      Odana gelseydim.
      Ateşböcekleri gibi,
      Küçücük avucunda
      Yanıp yanıp sönseydim.

      Seneler geçip gider, büyürsün.
      Bir gün olur, hepsi biter:
      Endişeler, o çocuk üzüntün
      Hepsi biter.
      Aydınlanır seninçin geceler,
      Güneş gibi görünürsün.

      Biraz sabır, küçük çocuk, biraz sabır.
      Ama, Allahın koyduğu yerde,
      Yıldızlar daima yalnızdır.


      SERİN MAVİ

      Dağ köyleri serin, kıyılar mavi
      Yaz sıcağında şehir
      Bunaltır beni.

      Hava yapışkan yağlı
      Kalkıp bir yere gitsem
      Yollarım bağlı.
      Kıskanıyorum kuşları
      Ben uçmasını bilsem
      Uçmak serin ve mavi.

      Yaşa nasıl yaşadıysa anan baban
      Öndekine uyar arka tekerlek
      Git gel aynı yollardan
      Aynı arabayı çekerek.

      Çocuk dört duvarın içinde hür
      Havasız odalarda kirli sokağa karşı
      Pencere gerisinde solgun bir çiçek büyür
      Düşünür kırık saksı.

      Yattığın yerden senin de
      Bulutlar görünür mü
      Seyret gökyüzünü
      Bir cam genişliğinde.


      AVUNMAK

      Kâğıtlara sarıyorum atarken artıklarımı
      Çünkü yoksul komşular, çöpçüler
      Boğaz durmuyor ziftin peki neyi
      Turfanda meyva kabukları, pirzola kemikleri
      Utancım azalıyor, kendimi avutuyorum.

      Hayallere sarıyorum artık yazdıklarımı
      Yani yarı boşlukta uçuşan görüntüler
      Yazmasam olmuyor yazdın peki neyi
      Dar çevre yitikleri
      Utancım çoğalıyor, kendimi avutuyorum.


      GİTMEK

      Bir mağaradan birdenbire çıkarlar
      Gider gibi olmak gözleri
      Karanlık içerler.
      İnsanın bir yerde kendini rezil etmesi
      Hep susarak geçerler.

      Köprüler ki gösterir tutulan güneşleri
      Bir süre ve yarım kalıyorsa
      Bulutlar da geçerler.
      Gitmiş kadar olmak insanın gideceği
      yerde gelişi biz gelelim içerler.


      YÜZÜNDEN

      Kime ne kadar baktın
      Hem hangi anlamda,
      Ne çekti ağırlığın
      Hangi kantarlarda?

      Sana gitmeyen şeyler
      Yakınların, başkaları
      İçin yüzünden
      Yaptığın çok oldu.

      Dur bak sulara
      Otoyol, yasak durmalar
      Saparak bir kır kahvesi
      Belki bir çay içimi.

      Kervan çıktı yokuşu akşam
      Hurda makina
      Sıska bir çocuğa
      İnce bir zıbın dikti.

      Kuruyan hanımeli
      Su verilmedi.
      Susarız, soramayız
      Kimler elbir eyledi.

      Kireçlenmiş duygular
      İçinde yüzünden
      Bulanık grafiler
      Ayrıntılar beliremedi.


      HANGİ HAN

      O zaman ki o hangi hanları ararsam
      Buldum desem de bulamam ki.


      SAATLER

      Ne diye bulmuşlar
      Dertliler biliyor
      Geceler kaç saat.

      İşlerdi acılar, katlanırdık
      Ne sorsak, ne baksak
      Saat kaç.

      Her şeyin acil servisi yoktur
      En yakınlarla bile hemen
      Kurulamaz bir ses bağlantısı.

      Yavaştır uygarlık
      Yollarda kapılarda taşıtlar
      Kalır bekleriz.

      Teknik aygıtlar
      Saniye saniye
      Ara saatsiz çağları.


      BU SAAT

      Günlerdir yağıyorsa
      Yağmur ekime doğru
      Son çamaşırları içeri aldın da
      Kesik elektrik bir mum bile yok
      Karanlıkta kaldınsa
      Yerin hakkındır.

      Bir insanın beşikten mezara
      Başından geçecekleri
      Biraz biraz yazdınsa
      Dilek-şart kiplerinde
      Dönen atlıkarınca
      Birden yavaşladıysa
      Ve birisi seninle
      Aynı yerde yalnızsa
      Övün hakkındır.

      Ve başın bir değirmen taşı
      Boyuna uğuldarken
      Hiç rahat uyudun mu
      Ve şimdi önüne düşüyorsa
      Belki bundan sonra
      Avun hakkındır.
  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat