%25
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789944742825
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
183
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2013-04
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Sibel'in Dramı

24,00TL
18,00TL
%25
Satışta değil
9789944742825
517570
Sibel'in Dramı
Sibel'in Dramı
18.00

Havada hafif bir esinti var, toprağın ve bitkilerin kokusu insanı mest ediyordu... Sibel'in geceki rahatsızlığı beni korkutmuştu. Ne olduğunu anlayamamıştık. Sibel'in hayatı sanki alt üst olmuştu. Onun için endişe ediyorduk, "Ya bir de ölürse!" diye. Sibel'in hayatı gözlerimin önünden film şeridi gibi geçiyordu... Maddi durumumuz da son derece sıkıntılıydı. Hem yürüyor, hem de türlü hayallere dalmıştım.

Hal böyle iken, Ben de duygularımı frenlemeye çalışıyorum ama nafile. Hasta görevlisi Sibel'i kucağına aldı sedyenin üzerine oturttu. Sibel ellerini bana uzatıp yüksek sesle: "Baba beni bırakma!.. Baba beni bırakma!.. Baba!.." diye dehşet dolu çığlıklar atıp bağırıyor. Görevli sedyeyi sürüyor, ben de onları takip ediyorum. Ama görevlinin arkasına saklanarak takip ediyorum ki, Sibel gözyaşlarımı görmesin. Ancak Sibel başını görevlinin sağından solundan uzatarak gözünü benden ayırmamaya çalışıyor...

Asansörün kapısına kadar gittim. Sibel fırsattan istifade ayağa kalkarak ellerini açıp "Beni kucağına al!" dedi. Ben de o an Sibel'in boynuna sarıldım. Asansör kapısı açıldı. Adam bir eliyle Sibel'i tuttu bir elliyle de beni uzaklaştırdı. Sibel'in asansörün içinde dehşet dolu çığlığı, "Baba ne olursun beni bırakma!.." diye feryat ediyordu.

Asansörün kapısı kapandı. Kırmızı ışık yandı ve ameliyathaneye doğru Sibel'in çığlıklarıyla gittiler. Ben de hasta odalarının koridorlarında birkaç tur attım. Sonra odama çekildim. Odanın içinde; bir bu tarafa, bir o tarafa gelip gidiyorum.

  • Açıklama
    • Havada hafif bir esinti var, toprağın ve bitkilerin kokusu insanı mest ediyordu... Sibel'in geceki rahatsızlığı beni korkutmuştu. Ne olduğunu anlayamamıştık. Sibel'in hayatı sanki alt üst olmuştu. Onun için endişe ediyorduk, "Ya bir de ölürse!" diye. Sibel'in hayatı gözlerimin önünden film şeridi gibi geçiyordu... Maddi durumumuz da son derece sıkıntılıydı. Hem yürüyor, hem de türlü hayallere dalmıştım.

      Hal böyle iken, Ben de duygularımı frenlemeye çalışıyorum ama nafile. Hasta görevlisi Sibel'i kucağına aldı sedyenin üzerine oturttu. Sibel ellerini bana uzatıp yüksek sesle: "Baba beni bırakma!.. Baba beni bırakma!.. Baba!.." diye dehşet dolu çığlıklar atıp bağırıyor. Görevli sedyeyi sürüyor, ben de onları takip ediyorum. Ama görevlinin arkasına saklanarak takip ediyorum ki, Sibel gözyaşlarımı görmesin. Ancak Sibel başını görevlinin sağından solundan uzatarak gözünü benden ayırmamaya çalışıyor...

      Asansörün kapısına kadar gittim. Sibel fırsattan istifade ayağa kalkarak ellerini açıp "Beni kucağına al!" dedi. Ben de o an Sibel'in boynuna sarıldım. Asansör kapısı açıldı. Adam bir eliyle Sibel'i tuttu bir elliyle de beni uzaklaştırdı. Sibel'in asansörün içinde dehşet dolu çığlığı, "Baba ne olursun beni bırakma!.." diye feryat ediyordu.

      Asansörün kapısı kapandı. Kırmızı ışık yandı ve ameliyathaneye doğru Sibel'in çığlıklarıyla gittiler. Ben de hasta odalarının koridorlarında birkaç tur attım. Sonra odama çekildim. Odanın içinde; bir bu tarafa, bir o tarafa gelip gidiyorum.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat