%30
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786058832732
Boyut
13.50x20.00
Sayfa Sayısı
226
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2011-02
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Şeytan Çıldırdı(Kadın Gözüyle Güneydoğu ve Acı Dolu Hayatlar)

Yazar: Nigar Kurt
Yayınevi : Yediveren Yayınları
9,26TL
6,48TL
%30
Satışta değil
9786058832732
465429
Şeytan Çıldırdı
Şeytan Çıldırdı (Kadın Gözüyle Güneydoğu ve Acı Dolu Hayatlar)
6.48
Evde günlerdir bir matem havası esiyordu. Necla öylece yatıyor, ne yaşıyor nede ölüyordu. Üstüne üstlük bir de Cafer hapse düşmüştü. Kimsede mecal kalmamıştı. Olayları en derin yaşayan minicik bedeniyle Fatma'ydı; annesinin yüzü tanınmayacak halde olmasına rağmen... Elini her tuttuğunda, ellerine biraz yanmış et parçası yapışmasına rağmen... Annesinin elini hiç bırakmıyordu. Ne yiyor, ne içiyor, ne de konuşuyordu. Sadece annesinin yanında oturup elini tutuyor, onu hayatta tutmaya çalışıyordu. Aklı anlamasa da sanki ruhu olanların ve olacakların farkındaydı. Ne dedesi, ne nenesi onu annesinin yanından uzaklaştırmayı başaramamıştı.

Çirkinin karşısında güzel... Kötünün karşısında iyi... Yalnızlığın karşısında kalabalık... Hastalığın karşısında sıhhat... Kısaca her siyahın karşısında beyaz, her beyazın karşısında siyah vardı. Karşılığı olmayan tek mefhum ölümdür, aslında... Yaşamın karşısında ölüm vardır, ama ölümün karşısında yaşam yoktur... Hiçbir şey yoktur. Ölüm bu nedenle bu kadar ağırdır, soğuktur. Acısını hafifletecek zıddı olmadığından, kalıcıdır, geçmez ve hafiflemez. Hep bir yaradır insanın bağrında... Üzüntülerin tahtında oturur; diğer bütün acılara babalık yapar. Ta ki, biriktirdiği acılarla birlikte kendiside ölümü tadınca tükenir korkusu... Ne var ki geride kalanların yüreğinde acıya dönüşerek.

Ölüm hayatın renklerinden başka bir renktir, başka bir şeydir.
  • Açıklama
    • Evde günlerdir bir matem havası esiyordu. Necla öylece yatıyor, ne yaşıyor nede ölüyordu. Üstüne üstlük bir de Cafer hapse düşmüştü. Kimsede mecal kalmamıştı. Olayları en derin yaşayan minicik bedeniyle Fatma'ydı; annesinin yüzü tanınmayacak halde olmasına rağmen... Elini her tuttuğunda, ellerine biraz yanmış et parçası yapışmasına rağmen... Annesinin elini hiç bırakmıyordu. Ne yiyor, ne içiyor, ne de konuşuyordu. Sadece annesinin yanında oturup elini tutuyor, onu hayatta tutmaya çalışıyordu. Aklı anlamasa da sanki ruhu olanların ve olacakların farkındaydı. Ne dedesi, ne nenesi onu annesinin yanından uzaklaştırmayı başaramamıştı.

      Çirkinin karşısında güzel... Kötünün karşısında iyi... Yalnızlığın karşısında kalabalık... Hastalığın karşısında sıhhat... Kısaca her siyahın karşısında beyaz, her beyazın karşısında siyah vardı. Karşılığı olmayan tek mefhum ölümdür, aslında... Yaşamın karşısında ölüm vardır, ama ölümün karşısında yaşam yoktur... Hiçbir şey yoktur. Ölüm bu nedenle bu kadar ağırdır, soğuktur. Acısını hafifletecek zıddı olmadığından, kalıcıdır, geçmez ve hafiflemez. Hep bir yaradır insanın bağrında... Üzüntülerin tahtında oturur; diğer bütün acılara babalık yapar. Ta ki, biriktirdiği acılarla birlikte kendiside ölümü tadınca tükenir korkusu... Ne var ki geride kalanların yüreğinde acıya dönüşerek.

      Ölüm hayatın renklerinden başka bir renktir, başka bir şeydir.
  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat