%40
Ses Seda Yok Hüseyin Kahraman
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786052494103
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
200
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2019-05
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Ses Seda YokNe Vango Ne Vaco

36,00TL
21,60TL
%40
Satışta değil
9786052494103
785659
Ses Seda Yok
Ses Seda Yok Ne Vango Ne Vaco
21.60

Annem ellerini havaya açmış, “Dayanacak gücüm kalmadı, artık gel!” diyordu. Gerçekten de dayanılacak gibi değildi yoksulluk. Üç çocuğu ile tek gözden oluşan evinde kocasını bekliyordu. Bu bekleyiş neredeyse her yıl tekrarlanırdı. Ama bu sefer annemin dayanacak gücü gerçekten kalmamıştı. Dördüncü çocuğuna hamileydi. Evde bir lokma yiyecek yoktu. Ama çocuklar yoktan anlamıyorlardı. Annem ellerini havaya açmış ufka bakarak, “Artık gel, dayanacak gücüm kalmadı!” diyordu.

Köyün erkekleri genellikle kış aylarında Çukurova'ya kök sökmeye inerlerdi. Bu nedenle bunlara “kökçü” denirdi. Torosların yüksek yaylalarındaki bu köylere kış çabuk gelir, geç giderdi. Kış oldu mu eli kazma kürek tutan erkekler yorganını sırtlar, yollara düzülürdü. Gitmeden geride kalanların yiyecekleri unu, bulguru, tarhanayı, pekmezi gücü yettiğince bulur buluşturur, onları Allah'a emanet edip yola koyulurlardı. Bu yıl da öyle oldu. Erkekler son hazırlıklarını yapıp yola çıkacakları vakti beklemeye başladılar.

Babam yola çıkacağı gün bir rüya gördü. Rüyasında bir kadın çiçek dağıtıyordu. Bir çiçek de ona verdi. Babam çiçek dağıtan kadına, “Adın ne bacım?” dedi. O da, “Adım Fadima.” dedi. Babam, sabah olunca rüyasını anneme anlatarak, “Ben gelmeden bir kızım olursa adını Fadima koyun.” diye tembihledi. O yıllarda insanlar inanç ve itikat sahibiydi ve rüyalarına çok önem verirlerdi. Rüyaları onlar için türlü işaretlerle doluydu ve çok önemliydi. Bu işaretlere uymazlarsa işlerinin yolunda gitmeyeceğine inanırlardı.

  • Açıklama
    • Annem ellerini havaya açmış, “Dayanacak gücüm kalmadı, artık gel!” diyordu. Gerçekten de dayanılacak gibi değildi yoksulluk. Üç çocuğu ile tek gözden oluşan evinde kocasını bekliyordu. Bu bekleyiş neredeyse her yıl tekrarlanırdı. Ama bu sefer annemin dayanacak gücü gerçekten kalmamıştı. Dördüncü çocuğuna hamileydi. Evde bir lokma yiyecek yoktu. Ama çocuklar yoktan anlamıyorlardı. Annem ellerini havaya açmış ufka bakarak, “Artık gel, dayanacak gücüm kalmadı!” diyordu.

      Köyün erkekleri genellikle kış aylarında Çukurova'ya kök sökmeye inerlerdi. Bu nedenle bunlara “kökçü” denirdi. Torosların yüksek yaylalarındaki bu köylere kış çabuk gelir, geç giderdi. Kış oldu mu eli kazma kürek tutan erkekler yorganını sırtlar, yollara düzülürdü. Gitmeden geride kalanların yiyecekleri unu, bulguru, tarhanayı, pekmezi gücü yettiğince bulur buluşturur, onları Allah'a emanet edip yola koyulurlardı. Bu yıl da öyle oldu. Erkekler son hazırlıklarını yapıp yola çıkacakları vakti beklemeye başladılar.

      Babam yola çıkacağı gün bir rüya gördü. Rüyasında bir kadın çiçek dağıtıyordu. Bir çiçek de ona verdi. Babam çiçek dağıtan kadına, “Adın ne bacım?” dedi. O da, “Adım Fadima.” dedi. Babam, sabah olunca rüyasını anneme anlatarak, “Ben gelmeden bir kızım olursa adını Fadima koyun.” diye tembihledi. O yıllarda insanlar inanç ve itikat sahibiydi ve rüyalarına çok önem verirlerdi. Rüyaları onlar için türlü işaretlerle doluydu ve çok önemliydi. Bu işaretlere uymazlarsa işlerinin yolunda gitmeyeceğine inanırlardı.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat