%35
Sen Hiç Olmadığın Kadar Yok'sun Recai Bozkurt
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786059798426
Boyut
13.50x19.00
Sayfa Sayısı
201
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2015-11
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Sen Hiç Olmadığın Kadar Yok'sun

Yazar: Recai Bozkurt
Yayınevi : Regulus Yayınevi
12,96TL
8,42TL
%35
Satışta değil
9786059798426
710558
Sen Hiç Olmadığın Kadar Yok'sun
Sen Hiç Olmadığın Kadar Yok'sun
8.42

Oturup dizlerini çekip karnına doğru, ellerini bağlıyor diz kapaklarına, çenesini de boğazına yaslayıp zirvesine tırmanmaya başlıyor meçhulün. Unutmanın imkansız olduğunu biliyordu, mesele, bilmemekti hiçbir şeyi en başından. Yaşadığı sürece unutamazdı insan hiçbir şeyi, biliyordu mezarında insan boyu ot bitse de unutamayacaktı. Hiç ara vermeden uyumak, uyutmak istiyordu bütün yaşantısını, bütün yaşanmışlıkları, yaşanacağından korktukları ile beraber.

Hiç hesap etmedi, bedeni üç beş dem süren bir ayrılığın ruhunun ruhunu tutuşturacağını, her nefesinin de aynı yangını körükleyeceğini. İçinde git gide karıyla boranıyla, tozuyla toprağıyla alevlenen bir Şubat yanığı. Tek cümle dilinde; 'hiç ölmediğin kadar sadık, hiç olmadığım kadar aşığım sana. Küçücük kaldım, ufacık, gittiğinden beri. Üstüme serçe konsa alıp götürür gücüm yetmez...' Karıncaların ayak seslerini duyuyordu.

Geceyi kolay, sabahı zor etmiş bir varlık güdüyordu zamanın dik yamaçlarında. Uyanmış ama doğrulamıyordu. Yattığı yerden penceresinin dışarısına uzatıyordu bakışlarını, sanki bir mevsim değişmişti bir gecede. Ne bekleyen olduğunu anlamıştı ne beklenen. Herşey boş geliyordu, yemek yemek, su içmek, uyumak. Anlam sıfatından sıyırmıştı cümle yaratığı. En ufak fısıltı bile deprem olup vuruyor beynine.

Kilitlerini açacak,şifrelerini çözecek tek anahtardı aslında o bir türlü durmayan tren.

  • Açıklama
    • Oturup dizlerini çekip karnına doğru, ellerini bağlıyor diz kapaklarına, çenesini de boğazına yaslayıp zirvesine tırmanmaya başlıyor meçhulün. Unutmanın imkansız olduğunu biliyordu, mesele, bilmemekti hiçbir şeyi en başından. Yaşadığı sürece unutamazdı insan hiçbir şeyi, biliyordu mezarında insan boyu ot bitse de unutamayacaktı. Hiç ara vermeden uyumak, uyutmak istiyordu bütün yaşantısını, bütün yaşanmışlıkları, yaşanacağından korktukları ile beraber.

      Hiç hesap etmedi, bedeni üç beş dem süren bir ayrılığın ruhunun ruhunu tutuşturacağını, her nefesinin de aynı yangını körükleyeceğini. İçinde git gide karıyla boranıyla, tozuyla toprağıyla alevlenen bir Şubat yanığı. Tek cümle dilinde; 'hiç ölmediğin kadar sadık, hiç olmadığım kadar aşığım sana. Küçücük kaldım, ufacık, gittiğinden beri. Üstüme serçe konsa alıp götürür gücüm yetmez...' Karıncaların ayak seslerini duyuyordu.

      Geceyi kolay, sabahı zor etmiş bir varlık güdüyordu zamanın dik yamaçlarında. Uyanmış ama doğrulamıyordu. Yattığı yerden penceresinin dışarısına uzatıyordu bakışlarını, sanki bir mevsim değişmişti bir gecede. Ne bekleyen olduğunu anlamıştı ne beklenen. Herşey boş geliyordu, yemek yemek, su içmek, uyumak. Anlam sıfatından sıyırmıştı cümle yaratığı. En ufak fısıltı bile deprem olup vuruyor beynine.

      Kilitlerini açacak,şifrelerini çözecek tek anahtardı aslında o bir türlü durmayan tren.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat