%30
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789750812040
Boyut
13.50x20.00
Sayfa Sayısı
64
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
1. Hamur
Dili
Türkçe

Orda Karanlık Olurum

3,70TL
2,59TL
%30
Satışta değil
9789750812040
411823
Orda Karanlık Olurum
Orda Karanlık Olurum
2.59
Kitaplaşmamış 41 şiiriyle Fazıl Hüsnü Dağlarca: Orda Karanlık Olurum İlk şiirlerinden başlayarak Türk şiirine yepyeni bir anlam, kavrayış ve ses getiren, Cumhuriyet döneminin en verimli şairlerinden Fazıl Hüsnü Dağlarca, bugüne kadar yayımlanmış kitaplarında yer almayan şiirleriyle ve bütün eserleriyle YKYde...

Tadımlık



KENDİNDEKİ ADAM

Yavaş yavaş gelir karanlık
Siz kendinizi yitirecekken
Buluverirsiniz yaşadığınızı
Biraz iki olursunuz
Elleriniz daha siz
Omuzlarınız daha siz
Soluğunuz daha siz
Anılarınız daha siz
Korkmamanız daha siz
Bu gecedir
Dirilmişsinizdir doğaya

Dinlerin söz ettiği o iki melek var ya
Biri sağda biri solda olan
Bırakmışlardır artık yazmayı
İyiliğiniz de ondan kurtulmuştur
Kötülüğünüz de ondan kurtulmuştur
Belki de kendilerinin doyumsuz tadındadırlar şimdi



Bir ırmak akmaktadır içinizden
İçinde ta eski günler
Bir ırmak akmaktadır içinizden
İçindedir yüzmektedir çocukluğunuz
Bir ırmak akmaktadır içinizden
Uzaktadır dalgalardaki son gemi
Bir ırmak atmaktadır içinizden
Nerelere... bilemezsiniz

Karanlık bir adamdır şimdi
Serinliği yüzünüzde görmesi sizde
Susması sizde çağırılması sizde
Anası babası bütün yakınları sizde
Göğü dolduran bütün yıldızları sizde
Bir tek görüntü vardır sizde olmayan
O kadın mıdır şiir yazmak mıdır bilemedim



İNANMANIN TÜRLERİ

Bir ağaçtır kişi
Allaha inanırken
Yaprak döker yarısı
Yapraklanır yarısı yeniden

Tanrı
Kurşunkalemle yazmıştır kişiyi
İnanç
Onu silinmez kılar

Geceleyin inanmak
Gündüz inanmaktan daha kolay
Karanlık
Büyümüştür çünkü

İnanıyor musun diye sorsa
Kişi kendine
Ayakları hayır der
Elleri evet



İnanç nerede başlar
Korkudan mı
Doğadaki güzellikten mi
Kendini sevmekten başlar inanç

Yeter der kişi kendine
Damla damla yapsan denizi
Damla damla yapsan evreni
Hepsi şu serçenin sesi etmez



BÖYLESİNE ÖLMEMEK

İki elma varmış
Güzellikse güzellik
Kokuysa koku
Sarılıkları olgun mu olgun
Çocuklukları sevinç dolu
Görenlerin yakınlıkları değerlendirilmiş

Ne olduysa oldu bilemediler
Biri değişmeye başladı elmaların
Yukardaki özelliklerini yitirmeye başladı
Yitti hepsi birer birer
Soldu o
Bozuldu o
Kurumaya başladı o
Yanındaki daha daha güzelleşirken

Aldılar onu incelemeye
Ölü elma
Birçok yönlerden bilim ışıklarına tutuldu
Bilim ışıklarının hemen hemen hepsi
Geçirildi kupkuru elmanın üzerinden hepsi
Sonuç şaşırtmıştı yeryüzünü gökyüzünü
Önünden geçen bir çocuğun elindeki armut
Elmayı sevgi delisi etmişti ya
O sevgi o kuru elmanın sevgisinde yaşamaktaydı yaşayacaktı



YÜRÜYÜŞ

Onu bilmeyen tek kişi yok
Hepimize uzakları gösterir
Sevindirir varma tadıyla
Günü aşar o
Geceyi aşar o
Yaşadığımızı aşar o
Evi kenti ülkeyi aşar o
Yeryüzünü gökyüzünü aşar o

Sayrılar yatağında onu sayıklar
Özler tekini bile
Kim ki yaşar
Umudu odur
Çocuklarımız
Onunla büyütür ayaklarını
Bütün hayvanlar
Onunla mutludur
Büyüktür
Bin kez büyüktür
Milyon kez büyüktür
Uzaklığın sonuna dek büyüktür
Bir kişiye nasıl sığar şaşarsınız



Burada seslendi yaşlı adam
Yukarıdaki dizeleri yazan şaşkına
Sözünü usundan öteye uzatma
Söylediğin doğanın ulaşımıdır

En büyük eylemdir
Adımlarımız



YOKLARIN BİRİKİMİ

Gidiyordu o
Yorgun ayaklarını görüyordunuz
Kollarını yüklenmiş
Yaslamış başını omuzlarına
Gidiyordu o
Neler götürdüğünü bilmeden
Neler götüremediğini bilmeden
Bana neler bıraktığını bilmeden

Hemen anlıyordunuz
Sevginin
Size yazılı olmadığını
Özgür bir yaratık olduğunu
Kendi istenci bulunduğunu seziyordunuz

Ne de azıcıkmış insan
Kocaman yaşamalar içinde
Bir gözlemcik
İyeliği yok
Kendi kuruntusuyla
Kendini dev sanmaktadır hepimiz



Adam giderken
Sağındaki solundaki görüntüler
Akıyordu geriye doğru
Demek geçiciymiş diyordu adam
Gördüklerim de inandıklarım da

Birdenbire adam görünmez oldu
Ben görünmez oldum kendime



UYANIK

Dede karanlık birdenbire girdi içeri
Ürperdim birdenbire
Yaşamış yaşatmıştı o
Anlamış anlatmıştı o
Yürümüş yürütmüştü o
Tutmuş tutturmuştu o
Sezmiş sezdirmişti o
Düş kurmuş düş kurdurmuştu o
Yüzünü görmediğim biri sordu uzaklardan
Seni ilk kez görüyorum dedi karanlık dede
Uyku nedir
Nelerin yakınında
Nelerin gizlenmesidir
Yıldızlardan bize gelen bir yansıma
Bizden yıldızlara giden bir yanıt mıdır
Artık akmayan ırmakların sesiyle
Yanıtı duyuldu karanlık dedenin
Uyku tek başına anlatılamaz
Bir ikilemenin içindedir o
Gerçekler nasıl tek başına değilseler
Nasıl birbirinin çağrısı içerisindeyseler
Günler aylara aylar yıllara nasıl varırsalar
Sözünü ettiğim ikileme de öyle
Göz uykudur
Baş uyanık



YAŞAMANIN YAŞI

Irmak akar
Suyun altı gölgesiz
Kıyıda yüzünü yıkar adam
Suyun altı gölgesiz

Güvercin ötüp geçer
İşitir su
Suyun içindeki el
İşitmez
Uzaklar ay olur
Konar kavağa
Soğuktur gecenin kanadı
Yansıyan anısından belli

Sonra siz gelirsiniz
Şimdi ırmaktaki yüz
Sizinki değildir
Odur uça uça
Sizi
Akan suya değdiren

Bir inanır gecemsi
Bin inanmaz gecemsi
Nice yaşarsa yaşasın
Belli etmez adam



YAŞADIĞIMIZ AYDINLIK

O ülkede
Kimsenin ummadığı oldu
Ağaçlar eskisi gibi yavaş yavaş büyürken
Irmaklar yalnızlığına gök yansımaları toplarken
Serçeler yaprakları içer gibi öperken
Gün ile ertesi gün buluştular

Bu olamaz diyeceksiniz
Doğaya aykırı diyeceksiniz
Gören de yok duyan da yok diyeceksiniz
Başka gözleri olmayanlar göremezler ki

Günaydın dedi gün ertesi güne
Ertesi gün günaydın dedi güne
İşittiniz belki
Yaradılışın tadını işittiniz belki
Romadan eski İrana giden güvercini işittiniz belki
En eski kervanların develerindeki çan seslerini işittiniz belki
Bir otun topraktan çıkınca
Ben de geldim dediğini işittiniz belki
Benim sizi bulamadığımı işittiniz belki



Günle ertesi gün konuşadursunlar
Kimin büyük olduğunu tartışadursunlar
Siz de kapıldınız olaya
Düşünüverdiniz
Evet dediniz hangisi daha büyük
Gün daha büyük deseniz
İçinizdeki karşı ses hayır dedi
Ertesi gün yok ki daha dedi
Şimdi bir düş o gözle görülüyor o
İçinizdeki karşı ses bu kez hayır hayır dedi
Günden sonra ertesi gün başlar besbelli
Onun büyüklüğü sonsuzdur
Kapsar bütün geleceği
Daha büyük değil midir

Değildir
Gün en büyük olan
Ertesi gün sonsuz olandır ya
Sevenle sevişenden yoksundur
Sıcak değildir yaşanıyor değildir
  • Açıklama
    • Kitaplaşmamış 41 şiiriyle Fazıl Hüsnü Dağlarca: Orda Karanlık Olurum İlk şiirlerinden başlayarak Türk şiirine yepyeni bir anlam, kavrayış ve ses getiren, Cumhuriyet döneminin en verimli şairlerinden Fazıl Hüsnü Dağlarca, bugüne kadar yayımlanmış kitaplarında yer almayan şiirleriyle ve bütün eserleriyle YKYde...

      Tadımlık



      KENDİNDEKİ ADAM

      Yavaş yavaş gelir karanlık
      Siz kendinizi yitirecekken
      Buluverirsiniz yaşadığınızı
      Biraz iki olursunuz
      Elleriniz daha siz
      Omuzlarınız daha siz
      Soluğunuz daha siz
      Anılarınız daha siz
      Korkmamanız daha siz
      Bu gecedir
      Dirilmişsinizdir doğaya

      Dinlerin söz ettiği o iki melek var ya
      Biri sağda biri solda olan
      Bırakmışlardır artık yazmayı
      İyiliğiniz de ondan kurtulmuştur
      Kötülüğünüz de ondan kurtulmuştur
      Belki de kendilerinin doyumsuz tadındadırlar şimdi



      Bir ırmak akmaktadır içinizden
      İçinde ta eski günler
      Bir ırmak akmaktadır içinizden
      İçindedir yüzmektedir çocukluğunuz
      Bir ırmak akmaktadır içinizden
      Uzaktadır dalgalardaki son gemi
      Bir ırmak atmaktadır içinizden
      Nerelere... bilemezsiniz

      Karanlık bir adamdır şimdi
      Serinliği yüzünüzde görmesi sizde
      Susması sizde çağırılması sizde
      Anası babası bütün yakınları sizde
      Göğü dolduran bütün yıldızları sizde
      Bir tek görüntü vardır sizde olmayan
      O kadın mıdır şiir yazmak mıdır bilemedim



      İNANMANIN TÜRLERİ

      Bir ağaçtır kişi
      Allaha inanırken
      Yaprak döker yarısı
      Yapraklanır yarısı yeniden

      Tanrı
      Kurşunkalemle yazmıştır kişiyi
      İnanç
      Onu silinmez kılar

      Geceleyin inanmak
      Gündüz inanmaktan daha kolay
      Karanlık
      Büyümüştür çünkü

      İnanıyor musun diye sorsa
      Kişi kendine
      Ayakları hayır der
      Elleri evet



      İnanç nerede başlar
      Korkudan mı
      Doğadaki güzellikten mi
      Kendini sevmekten başlar inanç

      Yeter der kişi kendine
      Damla damla yapsan denizi
      Damla damla yapsan evreni
      Hepsi şu serçenin sesi etmez



      BÖYLESİNE ÖLMEMEK

      İki elma varmış
      Güzellikse güzellik
      Kokuysa koku
      Sarılıkları olgun mu olgun
      Çocuklukları sevinç dolu
      Görenlerin yakınlıkları değerlendirilmiş

      Ne olduysa oldu bilemediler
      Biri değişmeye başladı elmaların
      Yukardaki özelliklerini yitirmeye başladı
      Yitti hepsi birer birer
      Soldu o
      Bozuldu o
      Kurumaya başladı o
      Yanındaki daha daha güzelleşirken

      Aldılar onu incelemeye
      Ölü elma
      Birçok yönlerden bilim ışıklarına tutuldu
      Bilim ışıklarının hemen hemen hepsi
      Geçirildi kupkuru elmanın üzerinden hepsi
      Sonuç şaşırtmıştı yeryüzünü gökyüzünü
      Önünden geçen bir çocuğun elindeki armut
      Elmayı sevgi delisi etmişti ya
      O sevgi o kuru elmanın sevgisinde yaşamaktaydı yaşayacaktı



      YÜRÜYÜŞ

      Onu bilmeyen tek kişi yok
      Hepimize uzakları gösterir
      Sevindirir varma tadıyla
      Günü aşar o
      Geceyi aşar o
      Yaşadığımızı aşar o
      Evi kenti ülkeyi aşar o
      Yeryüzünü gökyüzünü aşar o

      Sayrılar yatağında onu sayıklar
      Özler tekini bile
      Kim ki yaşar
      Umudu odur
      Çocuklarımız
      Onunla büyütür ayaklarını
      Bütün hayvanlar
      Onunla mutludur
      Büyüktür
      Bin kez büyüktür
      Milyon kez büyüktür
      Uzaklığın sonuna dek büyüktür
      Bir kişiye nasıl sığar şaşarsınız



      Burada seslendi yaşlı adam
      Yukarıdaki dizeleri yazan şaşkına
      Sözünü usundan öteye uzatma
      Söylediğin doğanın ulaşımıdır

      En büyük eylemdir
      Adımlarımız



      YOKLARIN BİRİKİMİ

      Gidiyordu o
      Yorgun ayaklarını görüyordunuz
      Kollarını yüklenmiş
      Yaslamış başını omuzlarına
      Gidiyordu o
      Neler götürdüğünü bilmeden
      Neler götüremediğini bilmeden
      Bana neler bıraktığını bilmeden

      Hemen anlıyordunuz
      Sevginin
      Size yazılı olmadığını
      Özgür bir yaratık olduğunu
      Kendi istenci bulunduğunu seziyordunuz

      Ne de azıcıkmış insan
      Kocaman yaşamalar içinde
      Bir gözlemcik
      İyeliği yok
      Kendi kuruntusuyla
      Kendini dev sanmaktadır hepimiz



      Adam giderken
      Sağındaki solundaki görüntüler
      Akıyordu geriye doğru
      Demek geçiciymiş diyordu adam
      Gördüklerim de inandıklarım da

      Birdenbire adam görünmez oldu
      Ben görünmez oldum kendime



      UYANIK

      Dede karanlık birdenbire girdi içeri
      Ürperdim birdenbire
      Yaşamış yaşatmıştı o
      Anlamış anlatmıştı o
      Yürümüş yürütmüştü o
      Tutmuş tutturmuştu o
      Sezmiş sezdirmişti o
      Düş kurmuş düş kurdurmuştu o
      Yüzünü görmediğim biri sordu uzaklardan
      Seni ilk kez görüyorum dedi karanlık dede
      Uyku nedir
      Nelerin yakınında
      Nelerin gizlenmesidir
      Yıldızlardan bize gelen bir yansıma
      Bizden yıldızlara giden bir yanıt mıdır
      Artık akmayan ırmakların sesiyle
      Yanıtı duyuldu karanlık dedenin
      Uyku tek başına anlatılamaz
      Bir ikilemenin içindedir o
      Gerçekler nasıl tek başına değilseler
      Nasıl birbirinin çağrısı içerisindeyseler
      Günler aylara aylar yıllara nasıl varırsalar
      Sözünü ettiğim ikileme de öyle
      Göz uykudur
      Baş uyanık



      YAŞAMANIN YAŞI

      Irmak akar
      Suyun altı gölgesiz
      Kıyıda yüzünü yıkar adam
      Suyun altı gölgesiz

      Güvercin ötüp geçer
      İşitir su
      Suyun içindeki el
      İşitmez
      Uzaklar ay olur
      Konar kavağa
      Soğuktur gecenin kanadı
      Yansıyan anısından belli

      Sonra siz gelirsiniz
      Şimdi ırmaktaki yüz
      Sizinki değildir
      Odur uça uça
      Sizi
      Akan suya değdiren

      Bir inanır gecemsi
      Bin inanmaz gecemsi
      Nice yaşarsa yaşasın
      Belli etmez adam



      YAŞADIĞIMIZ AYDINLIK

      O ülkede
      Kimsenin ummadığı oldu
      Ağaçlar eskisi gibi yavaş yavaş büyürken
      Irmaklar yalnızlığına gök yansımaları toplarken
      Serçeler yaprakları içer gibi öperken
      Gün ile ertesi gün buluştular

      Bu olamaz diyeceksiniz
      Doğaya aykırı diyeceksiniz
      Gören de yok duyan da yok diyeceksiniz
      Başka gözleri olmayanlar göremezler ki

      Günaydın dedi gün ertesi güne
      Ertesi gün günaydın dedi güne
      İşittiniz belki
      Yaradılışın tadını işittiniz belki
      Romadan eski İrana giden güvercini işittiniz belki
      En eski kervanların develerindeki çan seslerini işittiniz belki
      Bir otun topraktan çıkınca
      Ben de geldim dediğini işittiniz belki
      Benim sizi bulamadığımı işittiniz belki



      Günle ertesi gün konuşadursunlar
      Kimin büyük olduğunu tartışadursunlar
      Siz de kapıldınız olaya
      Düşünüverdiniz
      Evet dediniz hangisi daha büyük
      Gün daha büyük deseniz
      İçinizdeki karşı ses hayır dedi
      Ertesi gün yok ki daha dedi
      Şimdi bir düş o gözle görülüyor o
      İçinizdeki karşı ses bu kez hayır hayır dedi
      Günden sonra ertesi gün başlar besbelli
      Onun büyüklüğü sonsuzdur
      Kapsar bütün geleceği
      Daha büyük değil midir

      Değildir
      Gün en büyük olan
      Ertesi gün sonsuz olandır ya
      Sevenle sevişenden yoksundur
      Sıcak değildir yaşanıyor değildir
  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat