%30
Mühr-i Süleyman %30 indirimli Necmettin Şahinler
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789755744568
Boyut
14.00x21.50
Sayfa Sayısı
109
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2009
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Mühr-i Süleyman

16,00TL
11,20TL
%30
Satışta değil
9789755744568
441767
Mühr-i Süleyman
Mühr-i Süleyman
11.20

Çocukluğumdan beri bir peygamber olarak değil de daha çok bir masal kahramanı gibi düşünürdüm Hz. Süleyman'ı. Geniş bir mülk, gösterişli bir saltanat, muhteşem bir ordu, saraylar, hizmetkârlar, yağız atlar, gemiler, süslü taşlar, kim bilir daha neler neler? En çok da onun rüzgârlara hükmetmesi, hayvanların dilini bilmesi ilgimi çekerdi.

Ama sonradan bir özelliğini keşfettim Hz. Süleyman'ın. Sahip olduğu mal-mülk onu şımartmamış, şaşırtmamış, dünyâ denizinde boğmamıştı. Rabbini anmaktan alıkoymamıştı. Gücünü insanlara zulüm için kullanmamıştı. İşte o zaman bir peygamber ile kral arasındaki farkı daha iyi anladım. Mülkü vardı Hz. Süleyman'ın, ama adı hâlâ yoksullar defterindeydi. Mevlâna'nın deyişiyle: "İçini yoksulluk havasıyla dolduranlar, dünyâ denizinde batmazdı." Daha açığını ise Yûnus söylemişti onun için: "Süleyman kuş dilin bilür dediler/Süleyman var Süleyman'dan içerü."

"Süleyman içre Süleyman" olmak için ise dikenli sarp yollardan yürümek, ince eleklerden geçmek gerekiyordu. Bu hamken pişmek, sonra yanmak demekti. Daha doğrusu inşânın kendi katresini Hakk'ın Zât Ummânı'nda yok edip, bu fânîliğinin idrâkinde iken, aslında bizâtihî Hayy ve Bakî olduğuna şahit olmasıydı. Bundan sonra kulundan isteyen "O" olurdu. Gerçi istemekle de olacak bir şey değildi bu. Kesbî değil vehbîydi. Bunu hak eden kuluna Allah lütfederdi. O zaman da çağının Süleyman'ı olurdu bu kişi. Mühür, onun elindeydi artık.

  • Açıklama
    • Çocukluğumdan beri bir peygamber olarak değil de daha çok bir masal kahramanı gibi düşünürdüm Hz. Süleyman'ı. Geniş bir mülk, gösterişli bir saltanat, muhteşem bir ordu, saraylar, hizmetkârlar, yağız atlar, gemiler, süslü taşlar, kim bilir daha neler neler? En çok da onun rüzgârlara hükmetmesi, hayvanların dilini bilmesi ilgimi çekerdi.

      Ama sonradan bir özelliğini keşfettim Hz. Süleyman'ın. Sahip olduğu mal-mülk onu şımartmamış, şaşırtmamış, dünyâ denizinde boğmamıştı. Rabbini anmaktan alıkoymamıştı. Gücünü insanlara zulüm için kullanmamıştı. İşte o zaman bir peygamber ile kral arasındaki farkı daha iyi anladım. Mülkü vardı Hz. Süleyman'ın, ama adı hâlâ yoksullar defterindeydi. Mevlâna'nın deyişiyle: "İçini yoksulluk havasıyla dolduranlar, dünyâ denizinde batmazdı." Daha açığını ise Yûnus söylemişti onun için: "Süleyman kuş dilin bilür dediler/Süleyman var Süleyman'dan içerü."

      "Süleyman içre Süleyman" olmak için ise dikenli sarp yollardan yürümek, ince eleklerden geçmek gerekiyordu. Bu hamken pişmek, sonra yanmak demekti. Daha doğrusu inşânın kendi katresini Hakk'ın Zât Ummânı'nda yok edip, bu fânîliğinin idrâkinde iken, aslında bizâtihî Hayy ve Bakî olduğuna şahit olmasıydı. Bundan sonra kulundan isteyen "O" olurdu. Gerçi istemekle de olacak bir şey değildi bu. Kesbî değil vehbîydi. Bunu hak eden kuluna Allah lütfederdi. O zaman da çağının Süleyman'ı olurdu bu kişi. Mühür, onun elindeydi artık.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat