%30
Marx'ın Kriz Teorisi 2 %15 indirimli Kolektif
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786054511969
Boyut
16.00x24.00
Sayfa Sayısı
430
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
2
Basım Tarihi
2014-02
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Marx'ın Kriz Teorisi 2. Kitap

Yazar: Kolektif
120,00TL
84,00TL
%30
Satışta değil
9786054511969
541461
Marx'ın Kriz Teorisi 2. Kitap
Marx'ın Kriz Teorisi 2. Kitap
84.00

E. Ahmet Tonak, Samezö Kuruma, Michael Heinrich, Stuart Easterling, Trent Chroyer, Paul Mattick, David Kennedy, Simon Clarke, Erik Olin Wright, Russell Jacoby, Dündar Murat Demiröz.

Burjuva iktisatçılarının kapitalist sistemin yaşayageldiği iktisadi krizleri açıklamada yetersiz kaldığı, daha doğrusu açıklayamadığı ve dolayısıyla da, getirdikleri düşünülen çözümlerin hiçbir zaman bırakın işçi sınıfının ve emekçi halkın çıkarlarına yönelik olarak girişilen ve geliştirilen hamleler olmasını, sistemin bizatihi kendisinin bile uzun soluklu olarak varlığını sürdürmesine yani yenidenüretmesine imkan tanımayan bir biçimde ortaya konduğu aşikardır.

Ayrıca, kapitalist sistemin yaşadığı ve yaşamakta olduğu iktisadi krizleri çözme konusunda geç kalması, söz konusu krizin/krizlerin niteliğine ilişkin yanlış teşhislerin yapılıyor olmasında yattığı da ayrıca unutulmamalıdır. Zaman zaman bankacılık krizi, borç krizi, parasal kriz, finansal kriz gibi kavramlarla ifade edilen krizlerin esas itibariyle kapitalist sistemin her zaman için yaşamak zorunda olduğu üretim krizlerinin çeşitli adlar altında tezahürü olarak anlaşılması ve getirilecek çözümlerin bu temelde geliştirilmesi gerektiği hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Marx'ın kapitalizmin iktisadi krizine ilişkin analizini de bu çerçevede yani üretim krizi temelinde geliştirmiş olması, konunun nasıl ele alınması ve değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin çok önemli hareket noktası ve delildir.

- Prof. Dr. Uğur Selçuk Akalın

Yakın tarihin de bize gösterdiği üzere, krizler ne denli derin olursa olsun, otomatik bir biçimde kapitalizmi batırmıyor. Kapitalizm insanlığı tahrip ederek ve üretim kapasitesini değersizleştirerek yoluna devam ediyor. Her bir krizin yaşandığı konjonktür diğerinden farklı. Bu farklılığın tezahür ettiği iki alanı krizin etkilerini ve kapitalizmi aşma imkanlarını değerlendirirken özellikle dikkate almamız gerekiyor. İlk ve nispeten az değinilen alan, sermayenin ve devletin krize cevap şekli. Bu cevabı, hem verili coğrafyanın siyasî kültürü hem de krizin vuku buluş şekli belirliyor. Günümüz dünyasında 1930'ların buhranında yaşananlar yaşanmaya başlamadığı gibi, bir günlük ani borsa çöküşleri ve bunların karşısında ne yapacağını bilemeyen kapitalist devletler de yok.

İşte Japonya'nın 1990'lar boyunca devam eden sürünmesi ve hala toparlanamaması. Bu tarz yani sürünerek ki sürünmenin toplumsal katmanları etkileyişi ülkenin zenginliği ve siyasî kültürü tarafından belirlenecektir krizi 10 yıllarca yaşamak olasılıklardan biri. İkinci alan ise solun, daha doğrusu işçi sınıfının örgütlülüğü ve sosyalizmi kurma iştiyak ve enerjisidir. Bu alanda umut verici birçok gelişme olmasına rağmen dünya genelinde büyük kapitalist ülkelerde kapitalizmi aşacak bir örgütlülük potansiyeli maalesef gözükmemektedir.

Bununla birlikte, küreselleşme ve onun ideolojik ve kültürel ifadesi olan post-modernizmden, sivil toplumculuğa, liberal akımlara kadar birçok eğilim hızla itibar kaybetmektedir. Bu açıdan, önümüzdeki yıllar sosyalizmin cazibesini arttırabileceği gibi, barbarca düzenlerin de dayatılma ihtimalini besleyebilecek toplumsal, siyasi ve ekolojik gelişmelere, hatta insanlığı yok edebilecek çılgınlıklara gebedir. Yok edilmezse, insanlığın geleceği, tek tek insanların kendilerini aşan dinamiklerin şuuruyla davranabilen örgütlülüklerinin eseri olacaktır. Yaşadığımız derin kriz, bir yandan bu geleceği tahayyül ederken bir yandan o örgütlülükleri kurma imkanını veriyor.

- Prof. Dr. E. Ahmet Tonak

  • Açıklama
    • E. Ahmet Tonak, Samezö Kuruma, Michael Heinrich, Stuart Easterling, Trent Chroyer, Paul Mattick, David Kennedy, Simon Clarke, Erik Olin Wright, Russell Jacoby, Dündar Murat Demiröz.

      Burjuva iktisatçılarının kapitalist sistemin yaşayageldiği iktisadi krizleri açıklamada yetersiz kaldığı, daha doğrusu açıklayamadığı ve dolayısıyla da, getirdikleri düşünülen çözümlerin hiçbir zaman bırakın işçi sınıfının ve emekçi halkın çıkarlarına yönelik olarak girişilen ve geliştirilen hamleler olmasını, sistemin bizatihi kendisinin bile uzun soluklu olarak varlığını sürdürmesine yani yenidenüretmesine imkan tanımayan bir biçimde ortaya konduğu aşikardır.

      Ayrıca, kapitalist sistemin yaşadığı ve yaşamakta olduğu iktisadi krizleri çözme konusunda geç kalması, söz konusu krizin/krizlerin niteliğine ilişkin yanlış teşhislerin yapılıyor olmasında yattığı da ayrıca unutulmamalıdır. Zaman zaman bankacılık krizi, borç krizi, parasal kriz, finansal kriz gibi kavramlarla ifade edilen krizlerin esas itibariyle kapitalist sistemin her zaman için yaşamak zorunda olduğu üretim krizlerinin çeşitli adlar altında tezahürü olarak anlaşılması ve getirilecek çözümlerin bu temelde geliştirilmesi gerektiği hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir. Marx'ın kapitalizmin iktisadi krizine ilişkin analizini de bu çerçevede yani üretim krizi temelinde geliştirmiş olması, konunun nasıl ele alınması ve değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin çok önemli hareket noktası ve delildir.

      - Prof. Dr. Uğur Selçuk Akalın

      Yakın tarihin de bize gösterdiği üzere, krizler ne denli derin olursa olsun, otomatik bir biçimde kapitalizmi batırmıyor. Kapitalizm insanlığı tahrip ederek ve üretim kapasitesini değersizleştirerek yoluna devam ediyor. Her bir krizin yaşandığı konjonktür diğerinden farklı. Bu farklılığın tezahür ettiği iki alanı krizin etkilerini ve kapitalizmi aşma imkanlarını değerlendirirken özellikle dikkate almamız gerekiyor. İlk ve nispeten az değinilen alan, sermayenin ve devletin krize cevap şekli. Bu cevabı, hem verili coğrafyanın siyasî kültürü hem de krizin vuku buluş şekli belirliyor. Günümüz dünyasında 1930'ların buhranında yaşananlar yaşanmaya başlamadığı gibi, bir günlük ani borsa çöküşleri ve bunların karşısında ne yapacağını bilemeyen kapitalist devletler de yok.

      İşte Japonya'nın 1990'lar boyunca devam eden sürünmesi ve hala toparlanamaması. Bu tarz yani sürünerek ki sürünmenin toplumsal katmanları etkileyişi ülkenin zenginliği ve siyasî kültürü tarafından belirlenecektir krizi 10 yıllarca yaşamak olasılıklardan biri. İkinci alan ise solun, daha doğrusu işçi sınıfının örgütlülüğü ve sosyalizmi kurma iştiyak ve enerjisidir. Bu alanda umut verici birçok gelişme olmasına rağmen dünya genelinde büyük kapitalist ülkelerde kapitalizmi aşacak bir örgütlülük potansiyeli maalesef gözükmemektedir.

      Bununla birlikte, küreselleşme ve onun ideolojik ve kültürel ifadesi olan post-modernizmden, sivil toplumculuğa, liberal akımlara kadar birçok eğilim hızla itibar kaybetmektedir. Bu açıdan, önümüzdeki yıllar sosyalizmin cazibesini arttırabileceği gibi, barbarca düzenlerin de dayatılma ihtimalini besleyebilecek toplumsal, siyasi ve ekolojik gelişmelere, hatta insanlığı yok edebilecek çılgınlıklara gebedir. Yok edilmezse, insanlığın geleceği, tek tek insanların kendilerini aşan dinamiklerin şuuruyla davranabilen örgütlülüklerinin eseri olacaktır. Yaşadığımız derin kriz, bir yandan bu geleceği tahayyül ederken bir yandan o örgütlülükleri kurma imkanını veriyor.

      - Prof. Dr. E. Ahmet Tonak

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat