%25
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786054566020
Boyut
13.50x20.00
Sayfa Sayısı
289
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2011-11
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Küresel Ekonomik Kriz ve Yeni Dünya Düzeni

18,00TL
13,50TL
%25
Satışta değil
9786054566020
494842
Küresel Ekonomik Kriz ve Yeni Dünya Düzeni
Küresel Ekonomik Kriz ve Yeni Dünya Düzeni
13.50

Muammalara birebir cevaplar bulmak yerine Yeni Dünya Düzeni projesinin judeo-Hristiyan teolojisine, siyaset felsefesine ve ekonomi politikasına bir bütün olarak bakmak, Waterloo Savaşı (1813-1815) ile başlayan ve Eylül 2008'e kadar devam eden bir finansal “success story”yi tam olarak anlamak gerekir. Türkiye, Osmanlı liberalizmi (1838-1914) ile Cumhuriyet döneminde (1946-2010) küresel finans sisteminin “düşük kur-yüksek faiz” lobisi sayesinde kontrol altında tuttuğu “eksen ülke”lerden biridir… Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşlarında yaptığım çeyrek asırlık orta ve üst düzey finans yöneticiliğinde öğrendiğim iki temel unsur: 1- Ekonomik ve finansal operasyonlarda “tesadüf” diye bir şey asla mümkün değildir. 2- Oligarşi asla açık delik bırakmaz. En azından finans elitizminin 200 yıllık “sagasini” böyle. Bugün şöyle bir resimle karşılaşıyoruz. Ülkeler ne kadar varlıklı ve etkin olurlarsa olsunlar Yeni Dünya Düzeni “kurumları” dışında bir yol izlemeye koyulurlarsa “paryalaştırılmaktadır.” Şöyle de denilebilir; ya Hannah Arendt'in tarifine uygun olarak bir statüyü seçeceksin, “bilinçli parya” olup bir azınlık /elit geleneğine tabi olacaksın, ya da “marjinal” olmayı kabullenip “paryalaştırılanlar”dan olacaksın. Çünkü Kafka'nın işaret ettiği, kişisel hakların tanınması yalnızca ferdin/tek başına hareket eden milletlerin gayreti ve gücüyle gerçekleşmez. Bu sebeple Arendt bir cemaate, bir halka mensup olmayı ve o mensubiyetin içinden diğer bir grup ya da millet ya da cemaatlerle yan yana olmayı uygun bulur. Elbette parya geleneği bir azınlık geleneğidir. Aksi yolu seçenler üzerine “mania”lar gönderilir.

  • Açıklama
    • Muammalara birebir cevaplar bulmak yerine Yeni Dünya Düzeni projesinin judeo-Hristiyan teolojisine, siyaset felsefesine ve ekonomi politikasına bir bütün olarak bakmak, Waterloo Savaşı (1813-1815) ile başlayan ve Eylül 2008'e kadar devam eden bir finansal “success story”yi tam olarak anlamak gerekir. Türkiye, Osmanlı liberalizmi (1838-1914) ile Cumhuriyet döneminde (1946-2010) küresel finans sisteminin “düşük kur-yüksek faiz” lobisi sayesinde kontrol altında tuttuğu “eksen ülke”lerden biridir… Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşlarında yaptığım çeyrek asırlık orta ve üst düzey finans yöneticiliğinde öğrendiğim iki temel unsur: 1- Ekonomik ve finansal operasyonlarda “tesadüf” diye bir şey asla mümkün değildir. 2- Oligarşi asla açık delik bırakmaz. En azından finans elitizminin 200 yıllık “sagasini” böyle. Bugün şöyle bir resimle karşılaşıyoruz. Ülkeler ne kadar varlıklı ve etkin olurlarsa olsunlar Yeni Dünya Düzeni “kurumları” dışında bir yol izlemeye koyulurlarsa “paryalaştırılmaktadır.” Şöyle de denilebilir; ya Hannah Arendt'in tarifine uygun olarak bir statüyü seçeceksin, “bilinçli parya” olup bir azınlık /elit geleneğine tabi olacaksın, ya da “marjinal” olmayı kabullenip “paryalaştırılanlar”dan olacaksın. Çünkü Kafka'nın işaret ettiği, kişisel hakların tanınması yalnızca ferdin/tek başına hareket eden milletlerin gayreti ve gücüyle gerçekleşmez. Bu sebeple Arendt bir cemaate, bir halka mensup olmayı ve o mensubiyetin içinden diğer bir grup ya da millet ya da cemaatlerle yan yana olmayı uygun bulur. Elbette parya geleneği bir azınlık geleneğidir. Aksi yolu seçenler üzerine “mania”lar gönderilir.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat