%39
Köy Ebeleri - Unutulmaya Yüz Tutmuş Bir Destan Dilşad Aytekin
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786257912983
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
186
Basım Yeri
Ordu
Baskı
1
Basım Tarihi
2020-05
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Köy Ebeleri - Unutulmaya Yüz Tutmuş Bir Destan

Yayınevi : Gece Kitaplığı
41,16TL
24,70TL
%39
Satışta değil
9786257912983
830816
Köy Ebeleri - Unutulmaya Yüz Tutmuş Bir Destan
Köy Ebeleri - Unutulmaya Yüz Tutmuş Bir Destan
24.70

Dört yıllıktım daha. Gençtim. İdealisttim. Gençken dünyayı bambaşka gözle görüyorduk. Giyinmeyi, gezmeyi seviyordum. Düzce çarşısından alışveriş yapmıştım. Apartman topuk vardı o zaman.

Bir ayakkabı almışım… Hevesle… Nerede giyeceksem artık… Taşlık, çakıllık yollar, kütüklerden basamak, tomruklardan köprüler… Hadi giy giyebilirsen o papucu… Dururdu dolapta. Topuksuz ayakkabılar, lastik çizme, çamur içinde gezerdik…

Bir kadının doğum sancısı tutmuştu. Çağırdılar. Normal doğum yaptı. Kayınvalide sofra kurdu. Beni ve yanımdaki kadını da davet etti. Yarım saat önce doğuran gelin hanım da yanımıza oturuverdi. Bir güzel karnını doyurdu. Ertesi gün de katıra binmiş, yayla yoluna düşmüş giderken gördüm onu. Yapma etme demenin faydası yoktu. Endişelerim boşunaydı. Bir şey olmuyordu. Orta Asya bozkırlarında at üstünde doğuran kadınların torunları işte… Öyle diyordum.

Bu gibi durumlar stres kaynağıydı. Kabullenmesi zor olsa da katlanırdım. Değiştiremeyeceği şeyler için kaygılanmayı bırakmayı da öğreniyor insan. En önemlisi insanları sevmekti. Sevince kolaydır. Anlıyorlar çünkü. Kedi köpek bile anlıyor sevildiğini. İnsan niye anlamasın?

Okumak tam da bu sebepten önemlidir işte. İnsan olduğunu, değerli olduğunu hissedersin. Bu yüzden dayıma duacıyım. Sınavı kazandığım haberi babamı kızdırdı. Malatya Ebe Okulu'nu kazanmıştım. Evdeki yüküm yok oldu. Bir boğaz eksildi. Devlet yediriyor, içiriyor, giydiriyordu. Büyütüyordu beni devlet. Üstelik beni özlediklerini de fark ettiler. Kıymetli oluverdim. Fikir değiştirdiler. Hayat öyle zor ki… Öylesine yoğun çalışıyorlar ki… Birbirinin değerini fark edecek kadar duramıyorlardı. Bir durup düşünelim denmiyordu. Herkes yaptığı iş kadar yer işgal ediyordu. Ya da yiyip içtiği kadar…

  • Açıklama
    • Dört yıllıktım daha. Gençtim. İdealisttim. Gençken dünyayı bambaşka gözle görüyorduk. Giyinmeyi, gezmeyi seviyordum. Düzce çarşısından alışveriş yapmıştım. Apartman topuk vardı o zaman.

      Bir ayakkabı almışım… Hevesle… Nerede giyeceksem artık… Taşlık, çakıllık yollar, kütüklerden basamak, tomruklardan köprüler… Hadi giy giyebilirsen o papucu… Dururdu dolapta. Topuksuz ayakkabılar, lastik çizme, çamur içinde gezerdik…

      Bir kadının doğum sancısı tutmuştu. Çağırdılar. Normal doğum yaptı. Kayınvalide sofra kurdu. Beni ve yanımdaki kadını da davet etti. Yarım saat önce doğuran gelin hanım da yanımıza oturuverdi. Bir güzel karnını doyurdu. Ertesi gün de katıra binmiş, yayla yoluna düşmüş giderken gördüm onu. Yapma etme demenin faydası yoktu. Endişelerim boşunaydı. Bir şey olmuyordu. Orta Asya bozkırlarında at üstünde doğuran kadınların torunları işte… Öyle diyordum.

      Bu gibi durumlar stres kaynağıydı. Kabullenmesi zor olsa da katlanırdım. Değiştiremeyeceği şeyler için kaygılanmayı bırakmayı da öğreniyor insan. En önemlisi insanları sevmekti. Sevince kolaydır. Anlıyorlar çünkü. Kedi köpek bile anlıyor sevildiğini. İnsan niye anlamasın?

      Okumak tam da bu sebepten önemlidir işte. İnsan olduğunu, değerli olduğunu hissedersin. Bu yüzden dayıma duacıyım. Sınavı kazandığım haberi babamı kızdırdı. Malatya Ebe Okulu'nu kazanmıştım. Evdeki yüküm yok oldu. Bir boğaz eksildi. Devlet yediriyor, içiriyor, giydiriyordu. Büyütüyordu beni devlet. Üstelik beni özlediklerini de fark ettiler. Kıymetli oluverdim. Fikir değiştirdiler. Hayat öyle zor ki… Öylesine yoğun çalışıyorlar ki… Birbirinin değerini fark edecek kadar duramıyorlardı. Bir durup düşünelim denmiyordu. Herkes yaptığı iş kadar yer işgal ediyordu. Ya da yiyip içtiği kadar…

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat