%24
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786051416236
Boyut
13.50x19.50
Sayfa Sayısı
136
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2013-03
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Karanlıkta Sabah Kuşları

Yazar: Ahmet Altan
Yayınevi : Everest Yayınları
9,26TL
6,95TL
%24
Satışta değil
9786051416236
513125
Karanlıkta Sabah Kuşları
Karanlıkta Sabah Kuşları
6.95

Yeni bîr gün doğuyordu. Milyonlarca defa doğmasına rağmen hiç eskimeyen bir şeydi sabah, her defasında yeniydi, her defasında taze, her defasında kuşlarla geliyor, her defasında beliren aydınlıktan yeni bir şeyler ummamızı sağlıyordu. Aydınlık çoğaldıkça artıyordu kuş sesleri, kargalar yorgun sesleriyle bana çocukluğumu, hayallerimden hiç kaybolmayan çimen kokulu meyve bahçelerini hatırlatıyordu, dağınık düşünce yumağının içinde aşklarla ilgili kederli bir iplik vardı, ucunun nereye bağlı olduğunu sezemediğim bir iplik, bir de katillerin öldüğünü düşünüyordum, bunu neden düşündüğümü bilmeden. Yollar sessiz, binalar uykuluydu, kuşları görmüyordum, yalnızca sesleri geliyordu, bir iki fıstık çamını, çiçeklenmiş bir meyve ağacını görüyordum; onların dallarına saklandılar herhalde diye düşündüm, gece biterken ötmeye başlıyorlar, aydınlık yerleşince susuyorlardı. Parlak, tek bir notayla dümdüz gidiyordu sesleri, sonra bir gökkuşağı gibi çeşitli notalara ayrılarak çoğalıyordu. Gün ağarırken, yalnızken hep olduğu gibi, aşkı ve ölümü düşünüyordu insan. Berrak ve neşeli bir fıskiye gibiydi kuş sesleri. Aşklarla yaralanıyorduk ve katiller de ölüyordu öldürmelerine rağmen. Doğan günden beklediğim bir şeyler vardı ve beklediğim bir şeyler olduğu sürece yaşlanmayacağımı biliyordum, yaşlanmak beklemekten vazgeçmekti, sabahın yeni bir şey olduğuna inanmamaktı yaşlanmak.

  • Açıklama
    • Yeni bîr gün doğuyordu. Milyonlarca defa doğmasına rağmen hiç eskimeyen bir şeydi sabah, her defasında yeniydi, her defasında taze, her defasında kuşlarla geliyor, her defasında beliren aydınlıktan yeni bir şeyler ummamızı sağlıyordu. Aydınlık çoğaldıkça artıyordu kuş sesleri, kargalar yorgun sesleriyle bana çocukluğumu, hayallerimden hiç kaybolmayan çimen kokulu meyve bahçelerini hatırlatıyordu, dağınık düşünce yumağının içinde aşklarla ilgili kederli bir iplik vardı, ucunun nereye bağlı olduğunu sezemediğim bir iplik, bir de katillerin öldüğünü düşünüyordum, bunu neden düşündüğümü bilmeden. Yollar sessiz, binalar uykuluydu, kuşları görmüyordum, yalnızca sesleri geliyordu, bir iki fıstık çamını, çiçeklenmiş bir meyve ağacını görüyordum; onların dallarına saklandılar herhalde diye düşündüm, gece biterken ötmeye başlıyorlar, aydınlık yerleşince susuyorlardı. Parlak, tek bir notayla dümdüz gidiyordu sesleri, sonra bir gökkuşağı gibi çeşitli notalara ayrılarak çoğalıyordu. Gün ağarırken, yalnızken hep olduğu gibi, aşkı ve ölümü düşünüyordu insan. Berrak ve neşeli bir fıskiye gibiydi kuş sesleri. Aşklarla yaralanıyorduk ve katiller de ölüyordu öldürmelerine rağmen. Doğan günden beklediğim bir şeyler vardı ve beklediğim bir şeyler olduğu sürece yaşlanmayacağımı biliyordum, yaşlanmak beklemekten vazgeçmekti, sabahın yeni bir şey olduğuna inanmamaktı yaşlanmak.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat