%20
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789758612505
Boyut
13.50x13.50
Sayfa Sayısı
160
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2009-03
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Hiçlik Defteri 1Hiçliğe Koşan Zaman - Kendimle Sevişmek İsityorum - Yaşamın Son Aşığı

15,00TL
12,00TL
%20
Satışta değil
9789758612505
439082
Hiçlik Defteri 1
Hiçlik Defteri 1 Hiçliğe Koşan Zaman - Kendimle Sevişmek İsityorum - Yaşamın Son Aşığı
12.00

Anılarımızın bir güncesini tutmamız gerekir; gönül güncesi, can gölgesinde hiçlik defterine yazılır. Çabamız, hiçlik defterine yazılanları okuma uğraşı olarak algılanmalıdır. Yeryüzü gövdemizi geri çağırdığında, yani acıktım, dediğinde; son âşığımız ölüm ile buluşuruz. Yaşarken bize bağırmış mıydı ölüm, azarlamış mıydı bizi?, diye düşünürüz. Tam hatırlayamasak da yapmış da olabilir yargısı çakılır beynimize: Çünkü ölüm, yaşama bağırma hakkını hep kendinde görmüştür. Son aşkımız ölümle seviştiğimizde hiçleşiriz; kusursuz duruma gelerek doğuran hiçliğin bir parçası, yani ölüm oluruz. Artık yaşama yaşam verebiliriz. Hiçliğin gölgesi yaşam olduğuna göre ölüm yaşama âşıktır. Söylencelerde kimi kez gölgelerin korktuğuna tanık oluruz: O zaman soralım; gölgeler korkar mı?, diye. Gölgelerin korkusu şüphesiz bir gerçekliktir. Canın gölgesi beden, bedenin gölgesi can ise eğer ölüm dediğimiz şey can gölgesinin iptalidir. Geriye bedenin gölgesi kalır. Canın gölgesi durumunda iken yani yaşarken nasıl korktuğumuzu ya da korkunun ne olduğunu hemen algılarız. Öyleyse ölümden sonra geride kalan can, yani bedenin gölgesi de korkar: Bir bedene sahip olamama korkusu gölgenin temel endişesidir. Öyleyse geride kalanlar ölenleri -Beden! Beden!, diye feryat ettirmemelidir. Ölmeden evvel ölmek ise yaşarken ölümle aşk yaşamaktır, ölümle sevişmektir. Yaşarken ölümle zamanı birlikte yuttular algısını öne aldığımızda bu ilişkinin çocuğunu beklemek onların hakkıdır, deriz. Burada çocuk kültürel bir berekettir.

  • Açıklama
    • Anılarımızın bir güncesini tutmamız gerekir; gönül güncesi, can gölgesinde hiçlik defterine yazılır. Çabamız, hiçlik defterine yazılanları okuma uğraşı olarak algılanmalıdır. Yeryüzü gövdemizi geri çağırdığında, yani acıktım, dediğinde; son âşığımız ölüm ile buluşuruz. Yaşarken bize bağırmış mıydı ölüm, azarlamış mıydı bizi?, diye düşünürüz. Tam hatırlayamasak da yapmış da olabilir yargısı çakılır beynimize: Çünkü ölüm, yaşama bağırma hakkını hep kendinde görmüştür. Son aşkımız ölümle seviştiğimizde hiçleşiriz; kusursuz duruma gelerek doğuran hiçliğin bir parçası, yani ölüm oluruz. Artık yaşama yaşam verebiliriz. Hiçliğin gölgesi yaşam olduğuna göre ölüm yaşama âşıktır. Söylencelerde kimi kez gölgelerin korktuğuna tanık oluruz: O zaman soralım; gölgeler korkar mı?, diye. Gölgelerin korkusu şüphesiz bir gerçekliktir. Canın gölgesi beden, bedenin gölgesi can ise eğer ölüm dediğimiz şey can gölgesinin iptalidir. Geriye bedenin gölgesi kalır. Canın gölgesi durumunda iken yani yaşarken nasıl korktuğumuzu ya da korkunun ne olduğunu hemen algılarız. Öyleyse ölümden sonra geride kalan can, yani bedenin gölgesi de korkar: Bir bedene sahip olamama korkusu gölgenin temel endişesidir. Öyleyse geride kalanlar ölenleri -Beden! Beden!, diye feryat ettirmemelidir. Ölmeden evvel ölmek ise yaşarken ölümle aşk yaşamaktır, ölümle sevişmektir. Yaşarken ölümle zamanı birlikte yuttular algısını öne aldığımızda bu ilişkinin çocuğunu beklemek onların hakkıdır, deriz. Burada çocuk kültürel bir berekettir.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat