%30
Gülendam Necmi Duygulu
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786059490733
Boyut
13.50x19.50
Sayfa Sayısı
304
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2020-11
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

GülendamBiz Hep Sevdik

Yazar: Necmi Duygulu
Yayınevi : Ceren Yayıncılık
40,00TL
28,00TL
%30
Satışta değil
9786059490733
851070
Gülendam
Gülendam Biz Hep Sevdik
28.00

Biz Hep Sevdik

Hey hayat! Hey sihirli sözcük! Hey sihirli ve gizemli olgu! Hayat aslında bir yoculuktur bilinmeyene. Bize verilen süredir ömür. Buna yaşamak diyorlar. Yaşamak! Hak mı, görev mi? Yoksa öylesine mi verilmiştir ölümlü insana, oyalansın diye? Tüketsin zamanı, tükenerek. Her günü bitirirken, içinde anlamsız bir sevinç ve sızlanmalarla ve yarın özlemleriyle. Yarından bir şeyler ummak mı, biraz da endişeyle?. Her akşam oluşunda “Bu gün de zarardayız kuzum…” diyerek, hayıflanmak mı? Yoksa, boş vermek mi zamanın geçişine? Şairin deyişiyle “Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç “ demek mi ömrüne? Tatminsiz yüreğine söz geçirememek mi? Yoksa tatmin aramak mı, sonlu dünyada? Mevcut olmadığını bile bile mutluluğu aramak mı? Her kapı çalınışında“ İşte, geldi sonunda. Geleceğini biliyordum.” diye umutlanmak mı? Sonundaki hüsranı hesaba katmadan hep ummak mı bir şeyler?

Her başlayan günden mucizeler beklemek neden? Oysa, mucizelerin olmadığını bilmeli değil mi insan? Mucizelerin yalnızca masallarda olduğunu bilmeli değil mi boşuna umutlanan yürekler? Sonunda umutlar, yerini hayal kırıklıklarına bırakarak Kaf Dağı‘nın ardına çekildiğinde, mucize beklediğine öfkelenmek mi? Bize biçilen zamanı dolu dolu yaşamaya karar vermek hovardalık mı? Zamanı hovardaca tüketmek mi aldığımız intikam? Yoksa soğuk bir yemek mi intikam dediğimiz? Ve insan soğuk soğuk tüketirken intikamı, kendini mi tüketmektedir farkında olmaksızın. Ana rahmindeki kısacık yolu tüketip dünyaya gelmekle, bir namazlık saltanatın arasındaki yol bunca kısa mı? Bunca kısa ve anlamsız mı yaşamak?

  • Açıklama
    • Biz Hep Sevdik

      Hey hayat! Hey sihirli sözcük! Hey sihirli ve gizemli olgu! Hayat aslında bir yoculuktur bilinmeyene. Bize verilen süredir ömür. Buna yaşamak diyorlar. Yaşamak! Hak mı, görev mi? Yoksa öylesine mi verilmiştir ölümlü insana, oyalansın diye? Tüketsin zamanı, tükenerek. Her günü bitirirken, içinde anlamsız bir sevinç ve sızlanmalarla ve yarın özlemleriyle. Yarından bir şeyler ummak mı, biraz da endişeyle?. Her akşam oluşunda “Bu gün de zarardayız kuzum…” diyerek, hayıflanmak mı? Yoksa, boş vermek mi zamanın geçişine? Şairin deyişiyle “Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç “ demek mi ömrüne? Tatminsiz yüreğine söz geçirememek mi? Yoksa tatmin aramak mı, sonlu dünyada? Mevcut olmadığını bile bile mutluluğu aramak mı? Her kapı çalınışında“ İşte, geldi sonunda. Geleceğini biliyordum.” diye umutlanmak mı? Sonundaki hüsranı hesaba katmadan hep ummak mı bir şeyler?

      Her başlayan günden mucizeler beklemek neden? Oysa, mucizelerin olmadığını bilmeli değil mi insan? Mucizelerin yalnızca masallarda olduğunu bilmeli değil mi boşuna umutlanan yürekler? Sonunda umutlar, yerini hayal kırıklıklarına bırakarak Kaf Dağı‘nın ardına çekildiğinde, mucize beklediğine öfkelenmek mi? Bize biçilen zamanı dolu dolu yaşamaya karar vermek hovardalık mı? Zamanı hovardaca tüketmek mi aldığımız intikam? Yoksa soğuk bir yemek mi intikam dediğimiz? Ve insan soğuk soğuk tüketirken intikamı, kendini mi tüketmektedir farkında olmaksızın. Ana rahmindeki kısacık yolu tüketip dünyaya gelmekle, bir namazlık saltanatın arasındaki yol bunca kısa mı? Bunca kısa ve anlamsız mı yaşamak?

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat