%25
Georg Simmel Sosyolog,Sanatçı,Düşünür %15 indirimli Kolektif
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789758717644
Boyut
15.50x23.50
Sayfa Sayısı
391
Basım Yeri
Ankara
Baskı
1
Basım Tarihi
2011-01
Çeviren
Gaye Gökalp Yılmaz
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Georg Simmel: Sosyolog, Sanatçı, Düşünür

Yazar: Kolektif
32,00TL
24,00TL
%25
Satışta değil
9789758717644
465665
Georg Simmel: Sosyolog, Sanatçı, Düşünür
Georg Simmel: Sosyolog, Sanatçı, Düşünür
24.00

“Hayvanlar yalnızca nedenselliğin peşindedir; tanrılar ise anlamın; ve yalnız insan her ikisi ile birlikte yaşamak zorundadır.“ Ve bu durum insan yazgısını anlayabilmek için nedensellikle anlamın ikili kıskacını olabildiğince kavramayı gerektirir. Modern sosyolojide tam tekmil bu kavrayışın peşine düşen kişi ise hiç kuşku yok ki Georg Simmel'dir.

Simmel, yirminci yüzyılın başlarında sosyolojinin ayrı bir disiplin haline gelmesini sağlayan kuruculardan biridir ancak entelektüel ilgilerinin ve katkılarının çeşitliliği ile Émile Durkheim, Vilfredo Pareto, Ferdinand Tönnies ve Max Weber gibi önemli figürlerden ayrılır. Bu isimlerden daha geç keşfedildiği doğrudur. Bunun da nedeni muhtemelen modern yaşam biçimlerinin geniş kitlelerce ancak deneyimlenmiş olmasıdır. Nitekim “Simmel'in düşüncesi belki de ancak bugün benimsenebilir, çünkü yalnızca bugün yeterince insan onun sözünü ettiği sorunsalı metnini yorumlayabilecek kadar derinlemesine yaşamıştır.“ Simmel'in çağdaşlarının onun “büyüleyici parlaklığını ve kırılgan zara fetini“ vurgulamaları yanında, yöntemindeki sistematik açıklama eksikliğine ve neredeyse üzerinde çalışılmış hissi veren düzensizliğe dikkat çektikleri bilinir... Ama işte tam da bu nedenlerle Simmel çağdaşlarından ayrılır. Toplum yaşantısını anlamaya çalışırken genellikle bir sanatçı duyarlılığına sahip olduğu, tıpkı izlenimci sanatçılar gibi çoğu zaman nesnelliğe yaslanmadan isabetli gözlemler yaptığı gözlenir. Lukács'ın da dediği gibi Simmel, “izlenimciliğin sahih filozofudur.“ Simmel, sosyolojisini kurarken, ne olguları ne de sayıları derlemiştir. O sadece, gördüğünü söylemiştir bize. Bunu anlatırken, gördüğü şey canlıdır. Anlattığı da, anlatım tarzı da...
Düşüncelerini doğrudan toplumsal ilişki pratiğinde arar, duygusal inceliği, derin nedensel çözümlemeleri, keskin ifadeleri, daha önce hiç kimsenin yaklaşmaya bile cesaret edemediği ruhsal yakınlıkların ve gizli duyguların vurgulanmasındaki cesareti ile modern sosyolojide ayrı bir yere oturur. “Bir insanın ne olduğu en iyi onun hayata katlanmak için ne yaptığına bakmakla anlaşılır“ der son tahlilde. Ve onun hayata katlanmak için seçtiği yol dünyayı sonsuzluğu içinde bilmeye cehdetmek olmuştur. Elinizdeki derlemeyse onun bu sonsuz gayretini bir ölçüde farklı yönleriyle aydınlatmaya yönelmiştir...

  • Açıklama
    • “Hayvanlar yalnızca nedenselliğin peşindedir; tanrılar ise anlamın; ve yalnız insan her ikisi ile birlikte yaşamak zorundadır.“ Ve bu durum insan yazgısını anlayabilmek için nedensellikle anlamın ikili kıskacını olabildiğince kavramayı gerektirir. Modern sosyolojide tam tekmil bu kavrayışın peşine düşen kişi ise hiç kuşku yok ki Georg Simmel'dir.

      Simmel, yirminci yüzyılın başlarında sosyolojinin ayrı bir disiplin haline gelmesini sağlayan kuruculardan biridir ancak entelektüel ilgilerinin ve katkılarının çeşitliliği ile Émile Durkheim, Vilfredo Pareto, Ferdinand Tönnies ve Max Weber gibi önemli figürlerden ayrılır. Bu isimlerden daha geç keşfedildiği doğrudur. Bunun da nedeni muhtemelen modern yaşam biçimlerinin geniş kitlelerce ancak deneyimlenmiş olmasıdır. Nitekim “Simmel'in düşüncesi belki de ancak bugün benimsenebilir, çünkü yalnızca bugün yeterince insan onun sözünü ettiği sorunsalı metnini yorumlayabilecek kadar derinlemesine yaşamıştır.“ Simmel'in çağdaşlarının onun “büyüleyici parlaklığını ve kırılgan zara fetini“ vurgulamaları yanında, yöntemindeki sistematik açıklama eksikliğine ve neredeyse üzerinde çalışılmış hissi veren düzensizliğe dikkat çektikleri bilinir... Ama işte tam da bu nedenlerle Simmel çağdaşlarından ayrılır. Toplum yaşantısını anlamaya çalışırken genellikle bir sanatçı duyarlılığına sahip olduğu, tıpkı izlenimci sanatçılar gibi çoğu zaman nesnelliğe yaslanmadan isabetli gözlemler yaptığı gözlenir. Lukács'ın da dediği gibi Simmel, “izlenimciliğin sahih filozofudur.“ Simmel, sosyolojisini kurarken, ne olguları ne de sayıları derlemiştir. O sadece, gördüğünü söylemiştir bize. Bunu anlatırken, gördüğü şey canlıdır. Anlattığı da, anlatım tarzı da...
      Düşüncelerini doğrudan toplumsal ilişki pratiğinde arar, duygusal inceliği, derin nedensel çözümlemeleri, keskin ifadeleri, daha önce hiç kimsenin yaklaşmaya bile cesaret edemediği ruhsal yakınlıkların ve gizli duyguların vurgulanmasındaki cesareti ile modern sosyolojide ayrı bir yere oturur. “Bir insanın ne olduğu en iyi onun hayata katlanmak için ne yaptığına bakmakla anlaşılır“ der son tahlilde. Ve onun hayata katlanmak için seçtiği yol dünyayı sonsuzluğu içinde bilmeye cehdetmek olmuştur. Elinizdeki derlemeyse onun bu sonsuz gayretini bir ölçüde farklı yönleriyle aydınlatmaya yönelmiştir...

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat