%35
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789758110322
Boyut
13.50x20.00
Sayfa Sayısı
264
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
1998-11
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Erguvan Renginde Çelik Emekçiye Mektuplar

Yazar: Hasan Oğuz
Yayınevi : Ceylan Yayınları
8,33TL
5,41TL
%35
Satışta değil
9789758110322
388384
Erguvan Renginde Çelik Emekçiye Mektuplar
Erguvan Renginde Çelik Emekçiye Mektuplar
5.41

1987-'91'de Türkiye işçi hareketi yeni yükselişe sahne oldu. Bu aslında yeni bir imkanın doğduğu anlamına geliyordu. Ancak Türkiye devrimci ve komünist hareketi henüz kendini ilk tasfiyeci sürecin politik ve örgütsel etkisinden kurtaramadan, dünya çapında etkili olan yeni bir karşıdevrim dalgasının ideolojik politik etkisi altında yeni bir sarsıntı geçirdi. Yeniden ayağa kalkan işçi hareketinin ('87-'91) ortaya çıkardığı devrimci imkanları değerlendiremedi.

Tarihi materyalist araştırmacılar, Grek insanını anlatırken onların önemli bir yanına parmak basarlardı; Grek insanı sorulardan önce yanıtlarını biliyorlarmış. Bu, Grek'lerin yoğun kültürel birikiminin bir ifadesi anlamına gelse de bu anekdotu tersinden (kendi gerçekliğimiz açısından) şöyle de anlayabiliriz; Türkiye devrimci ve komünist hareketinin kültürel ve tarihsel bilinç zayıflığını hesaba katarak, söylemek gerekirse; Türkiye devrimci ve komünist hareketi, sorular ve nedenlerden çok, herşeyin cevabını bilen bir konumda olduğunu yansıtıyor/sanıyor.

Lucas'ın deyişiyle; “Akan kanlarını erguvan rengi çeliğe dönüştüremedi“ Türkiye sosyalist hareketi. Bunu 1996'nın dünya çapındaki tarihi Temmuz manifestosu ile de (Ölüm Orucu eylemi) başaramadı. Yine 1997'nin ilk aylarından itibaren başlayan MGK'nın “reformist tasfiyecilik“ temelindeki yeni bir üçüncü tasfiyecilik, dalgası anılmaya değer bir özellik göstermektedir.

Birçok önemil neden olsa da, bunların başında, sosyalist hareketin işçi sınıfı hareketiyle aynı nehrin yatağından akıtılamamış olmasının yarattığı sorunlar gelmektedir.

  • Açıklama
    • 1987-'91'de Türkiye işçi hareketi yeni yükselişe sahne oldu. Bu aslında yeni bir imkanın doğduğu anlamına geliyordu. Ancak Türkiye devrimci ve komünist hareketi henüz kendini ilk tasfiyeci sürecin politik ve örgütsel etkisinden kurtaramadan, dünya çapında etkili olan yeni bir karşıdevrim dalgasının ideolojik politik etkisi altında yeni bir sarsıntı geçirdi. Yeniden ayağa kalkan işçi hareketinin ('87-'91) ortaya çıkardığı devrimci imkanları değerlendiremedi.

      Tarihi materyalist araştırmacılar, Grek insanını anlatırken onların önemli bir yanına parmak basarlardı; Grek insanı sorulardan önce yanıtlarını biliyorlarmış. Bu, Grek'lerin yoğun kültürel birikiminin bir ifadesi anlamına gelse de bu anekdotu tersinden (kendi gerçekliğimiz açısından) şöyle de anlayabiliriz; Türkiye devrimci ve komünist hareketinin kültürel ve tarihsel bilinç zayıflığını hesaba katarak, söylemek gerekirse; Türkiye devrimci ve komünist hareketi, sorular ve nedenlerden çok, herşeyin cevabını bilen bir konumda olduğunu yansıtıyor/sanıyor.

      Lucas'ın deyişiyle; “Akan kanlarını erguvan rengi çeliğe dönüştüremedi“ Türkiye sosyalist hareketi. Bunu 1996'nın dünya çapındaki tarihi Temmuz manifestosu ile de (Ölüm Orucu eylemi) başaramadı. Yine 1997'nin ilk aylarından itibaren başlayan MGK'nın “reformist tasfiyecilik“ temelindeki yeni bir üçüncü tasfiyecilik, dalgası anılmaya değer bir özellik göstermektedir.

      Birçok önemil neden olsa da, bunların başında, sosyalist hareketin işçi sınıfı hareketiyle aynı nehrin yatağından akıtılamamış olmasının yarattığı sorunlar gelmektedir.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat