%35
Düş Çürüğü Tamer Dursun
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786057537379
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
302
Basım Yeri
Ankara
Baskı
1
Basım Tarihi
2019-02
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Düş Çürüğü

Yazar: Tamer Dursun
Yayınevi : Herdem Kitap
45,00TL
29,25TL
%35
Satışta değil
9786057537379
776167
Düş Çürüğü
Düş Çürüğü
29.25

Belki birgün bir misafir gelir diye kapıları kilitli yürek odaları var onların.

En özel çay bardaklarını, tabaklarını, çatal bıçaklarını hiç kullanmadılar. Hepsini kutular, naylon torbalar içinde misafirlere sakladılar.

Evlerinin en büyük ve en rahat odalarında oturmak yerine, orayı özene bezene döşeyip, kapılarını kilitleyip, adını “misafir odası” koydular. Sonra kendilerini daracık odalara hapsettiler.

En güzel masa örtülerine, kırlentlere, yastık yüzlerine, çarşaflara ve işlemeli havlulara dokunmaya kıyamadılar.

En kaliteli çikolatalar, kolonyalar, tatlılar, lokumlar, kuruyemişler çoluk çocuktan köşe bucak saklandı.

Hep en güzel şeyler birileri için bekletildi. Kendilerini ve çocuklarını o sakladıkları “özel ve güzel” şeylere layık görmediler. Güzel anlara, güzel zamanlara, özel sevmelere, özel sarmalara hep uzaktan baktıkları gibi...

Misafirleri mutlu etmeye çalıştıkları kadar kendilerini mutlu etmeye gayret etmediler. Sadece kalabalık sofralarda çekilen fotoğraflarda mutluymuş gibi yaptılar.

Şimdi biz onlardan bizi kocaman sevmelerini bekliyoruz. İyi hoş ama onlar kendilerini hic sevmediler ki, bizi nasıl sevsinler? Onlar hep hayatın en küçük odalarında yaşadılar. Kendilerini hayatlarının misafir odalarına layık görmediler. Korkuyla, endişeyle ömürlerinin bir köşesinde ezik bir gölge duranlar, şimdi bizi hangi cesaretle, sevgiyle ve hangi inançla gelip kucaklayacaklar?

Misafir odaları gibi boş ve anlamsız bir yürek taşıyorlar içlerinde. Belki birgün bir misafir gelir diye kapıları kilitli yürek odaları var onların. Tertemiz ve bakımlı ama bomboş.
Bom...boş...

  • Açıklama
    • Belki birgün bir misafir gelir diye kapıları kilitli yürek odaları var onların.

      En özel çay bardaklarını, tabaklarını, çatal bıçaklarını hiç kullanmadılar. Hepsini kutular, naylon torbalar içinde misafirlere sakladılar.

      Evlerinin en büyük ve en rahat odalarında oturmak yerine, orayı özene bezene döşeyip, kapılarını kilitleyip, adını “misafir odası” koydular. Sonra kendilerini daracık odalara hapsettiler.

      En güzel masa örtülerine, kırlentlere, yastık yüzlerine, çarşaflara ve işlemeli havlulara dokunmaya kıyamadılar.

      En kaliteli çikolatalar, kolonyalar, tatlılar, lokumlar, kuruyemişler çoluk çocuktan köşe bucak saklandı.

      Hep en güzel şeyler birileri için bekletildi. Kendilerini ve çocuklarını o sakladıkları “özel ve güzel” şeylere layık görmediler. Güzel anlara, güzel zamanlara, özel sevmelere, özel sarmalara hep uzaktan baktıkları gibi...

      Misafirleri mutlu etmeye çalıştıkları kadar kendilerini mutlu etmeye gayret etmediler. Sadece kalabalık sofralarda çekilen fotoğraflarda mutluymuş gibi yaptılar.

      Şimdi biz onlardan bizi kocaman sevmelerini bekliyoruz. İyi hoş ama onlar kendilerini hic sevmediler ki, bizi nasıl sevsinler? Onlar hep hayatın en küçük odalarında yaşadılar. Kendilerini hayatlarının misafir odalarına layık görmediler. Korkuyla, endişeyle ömürlerinin bir köşesinde ezik bir gölge duranlar, şimdi bizi hangi cesaretle, sevgiyle ve hangi inançla gelip kucaklayacaklar?

      Misafir odaları gibi boş ve anlamsız bir yürek taşıyorlar içlerinde. Belki birgün bir misafir gelir diye kapıları kilitli yürek odaları var onların. Tertemiz ve bakımlı ama bomboş.
      Bom...boş...

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat