%35
Balan Dağı Hikayesi Uğurcan Kaya
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786056931758
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
48
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2019-05
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Balan Dağı Hikayesi

Yazar: Uğurcan Kaya
Yayınevi : Ateş Yayınları
10,00TL
6,50TL
%35
Satışta değil
9786056931758
796476
Balan Dağı Hikayesi
Balan Dağı Hikayesi
6.50

Bir şey daha var. Buralarda geçirdiği ilk zamanlarda öğleüstleri gevşemesi hiç kolay olmuyordu. Vücudu hantallaşmış durumdaydı ve bilinçli doğallığını kaybetmek üzereydi. Böyle durumlarda genellikle sonsuz bir rıhtımda yürüdüğünü görümsüyordu. Bazen de bir zebranın sırtında yürüyordu. Ölümcül bir gribe yakalandığını; dahası ciğerlerinin nefessizlikten altüst olduğunu düşünmeden edemiyordu. Zavallı. Bakışlarında beliren ölgün güç gerçek anlamda korkudan besleniyordu. Nesnelere, olana bitene baktıkça gözlerinin akı kendisinden bağımsız başka bir hâl, neredeyse dışarı fırlayacak gibiydi. O ân bu hastalıktan sıyrılıp canlanmayı ne kadar arzuladığını bilemezsiniz. Altın bir döneme yuvarlanıp gitmek istediğini… Dora Maar'ı, Picasso'nun saplantılı tutkusundan nasıl kurtarmak istediğini, onunla Paris'te -delicesine- nasıl sevişmek istediğini bilemezsiniz.

Ve çok yalnız kalmamalıydı. Hayhuylu, serbest, endişesiz, tüm bedeniyle limitsiz bir cesarete ihtiyacı vardı.

Tarihin belli bir ânında, belirli bir yerinde; doğada, düşünüş turlarıyla ortalığı yıkması gerekiyordu. Yıktı.

Yavaş yavaş çiroz kokan nemli makaron tütünleri bırakarak dolgusu çekici, kaliteli bir pipo edindi. Düzensiz çalışmalarını düzenli bir manzaraya dönüştürmekte ısrarcıydı. Böylece benliğini kaplayan büyü hızla kabarmaya başlamıştı. Kanından vanilya ırmağı akarken sıcak kahvesini dudaklarına dolduruyor, mensur şiirler karalıyordu. Dupduru bir güzellikle belki yarım gün…

Yaşlı kavakların yaşlı esintisiyle beraber yaşlandığında bağışlıyordu korkaklığı. Nasıl söylesem, tepesinde o insanca tuhaf hâlesiyle ona dokunup onu selamlıyordu:

“Selam sana evrensel orospum, selam sevgili varlığım!”

  • Açıklama
    • Bir şey daha var. Buralarda geçirdiği ilk zamanlarda öğleüstleri gevşemesi hiç kolay olmuyordu. Vücudu hantallaşmış durumdaydı ve bilinçli doğallığını kaybetmek üzereydi. Böyle durumlarda genellikle sonsuz bir rıhtımda yürüdüğünü görümsüyordu. Bazen de bir zebranın sırtında yürüyordu. Ölümcül bir gribe yakalandığını; dahası ciğerlerinin nefessizlikten altüst olduğunu düşünmeden edemiyordu. Zavallı. Bakışlarında beliren ölgün güç gerçek anlamda korkudan besleniyordu. Nesnelere, olana bitene baktıkça gözlerinin akı kendisinden bağımsız başka bir hâl, neredeyse dışarı fırlayacak gibiydi. O ân bu hastalıktan sıyrılıp canlanmayı ne kadar arzuladığını bilemezsiniz. Altın bir döneme yuvarlanıp gitmek istediğini… Dora Maar'ı, Picasso'nun saplantılı tutkusundan nasıl kurtarmak istediğini, onunla Paris'te -delicesine- nasıl sevişmek istediğini bilemezsiniz.

      Ve çok yalnız kalmamalıydı. Hayhuylu, serbest, endişesiz, tüm bedeniyle limitsiz bir cesarete ihtiyacı vardı.

      Tarihin belli bir ânında, belirli bir yerinde; doğada, düşünüş turlarıyla ortalığı yıkması gerekiyordu. Yıktı.

      Yavaş yavaş çiroz kokan nemli makaron tütünleri bırakarak dolgusu çekici, kaliteli bir pipo edindi. Düzensiz çalışmalarını düzenli bir manzaraya dönüştürmekte ısrarcıydı. Böylece benliğini kaplayan büyü hızla kabarmaya başlamıştı. Kanından vanilya ırmağı akarken sıcak kahvesini dudaklarına dolduruyor, mensur şiirler karalıyordu. Dupduru bir güzellikle belki yarım gün…

      Yaşlı kavakların yaşlı esintisiyle beraber yaşlandığında bağışlıyordu korkaklığı. Nasıl söylesem, tepesinde o insanca tuhaf hâlesiyle ona dokunup onu selamlıyordu:

      “Selam sana evrensel orospum, selam sevgili varlığım!”

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat