%30
Analitik Felsefe: Bir Yanılsamanın Tarihi Aaron Preston
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789753971898
Boyut
13.50x21.50
Sayfa Sayısı
208
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2017-01
Çeviren
Meriç Mete
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Analitik Felsefe: Bir Yanılsamanın Tarihi

Yazar: Aaron Preston
Yayınevi : İdea Yayınevi
88,00TL
61,60TL
%30
Satışta değil
9789753971898
711090
Analitik Felsefe: Bir Yanılsamanın Tarihi
Analitik Felsefe: Bir Yanılsamanın Tarihi
61.60

Felsefe Tarihinde bir dönem kapanmakta, analitik “felsefe” tarih olmaktadır. Belki de Anglo-Saxon analitik gelenek felsefenin ne olduğunu, en azından bir “dil analizi” sorunu olmadığını, bir us ve düşünce sorunu olduğunu anlamanın eşiğine geldi demek daha doğru olacaktır. Preston'a göre, “analitik felsefecilerin kendileri bile analitik felsefede birşeylerin çok kötü bir biçimde ters gittiğini ve analitik felsefenin varoluşunun kendisinin tehlikede olduğunu kabul etmektedirler.” Bu gerçekte felsefeci kuşaklar için kurtuluş olarak görülecek bir olaydır. Ve gene de henüz erkendir, çünkü örneğin ABD'de çok yakınlara dek “Tüm Ivy League üniversiteleri (yani en iyileri), tüm önde gelen devlet araştırma üniversiteleri, tüm California Üniversitesi kampüsleri, liberal sanatlarda en iyi kolejlerinin çoğu, ikinci sınıf devlet araştırma üniversitelerinin en iyi kampüslerinin çoğu karşı durulamayacak bir yolda kendilerini ‘analitik' olarak tanımlayan felsefe bölümleri ile övünmektedir: Akademik olarak ve profesyonel olarak analitik felsefeden daha sağlam yerleşmiş bir ‘devim' imgelemek güçtür” (Brian Leiter). Analitik “felsefe” gerçek bir entellektüel içerik üzerine olmaktan çok felsefe tarihi konusunda tam bilgisizlik üzerine beslenen bir “hegemonya” üzerine dayanabilirdi: “İngilizce konuşan dünyanın büyük bir bölümünde, bir felsefecinin, eğer meslektaşları ne olursa olsun onu ciddi bir felsefeci olarak göreceklerse, analitik yaklaşımı paylaştığının düşünülmesi gerekiyordu.” Analitik gelenek Anglo-Saxon kültürde etik bir sorun da yarattı.


Tüm analitik felsefenin felsefi düşüncede tam bir kavramsızlık, yöntemsizlik ve dizgesizlik uğruna yapılmakta olması, felsefe tarihinin anlamsız metafizik olarak görülmesi ve dolayısıyla felsefe tarihi konusunda tam bilgisizliğin yüreklendirilmesi, ve ek olarak analitik felsefenin başlıca Anglo-Saxon kültüre sınırlı olması olgusu karşısında, yerelliğini bir “hegemonya” ile desteklemesi anlaşılabilir birşeydir. Ama “hegemonya” felsefenin, özgürlüğün, insan değerinin bittiği yerdir. Dahası, “analitik felsefe” adının kendisi açık bir saçmalık olduğu, aslında “analitik felsefe” kendini tanımlayamadığı için, “felsefe” adı bile bir yana atılmakta ve “in the United Kingdom, United States, Canada, Australia, New Zealand, and Scandinavia, the majority of university philosophy departments today identify themselves as ‘analytic' departments.”


Görgücülüğü ile, ruhbilimselciliği ile ve kavramsızlığı ile, “analytic philosophy has no special subject matter. You can philosophise about Tuesday, the pound sterling and lozenges (pastil ) and philosophy itself” (J. Wisdom). Ya da, Moore ile birlikte, “the concept of the sensation of yellow” üzerine felsefe yapılabilir—simgeler ile, önerme kalkülüsleri ile, sintaks kuramları ile, 0/1 Boolean mantığı ile, uylaşım mantığı vb. ile. Analitik “felsefecilik” felsefeye yabancılığı ile dahaçok kültürel bir fenomen olarak, ve entellektüel olmaktan çok etik bir fenomen olarak görünür.


Gelenekçilerin ayırdedici yanlarından biri, tıpkı Viyana Çevresi pozitivistleri gibi, güçlü despotik karakterler sergilemeleridir. Kimileri için geleneğin gerçek babası olan Frege bir Nazi idi (Heidegger gibi). Ama analistlerin çoğunluğu, aralarında Maoistler de olmak üzere, Marxist eğilimde idiler. Russell “I believe that Communism is necessary to the world, and I believe ... Bolshevism deserves the gratitude and admiration of all the progressive part of mankind'' diyordu. Felsefeyi, etiği, estetiği “gizemli”nin alanına süren Wittgenstein dostları arasında “Stalinist” olarak biliniyordu ve “had strong sympathy for Stalin and the Soviet Union,” öyle bir düzeyde ki Sovyet zulmü vb. söz konusu olduğunda, “Die Leidenschaft verspricht etwas” diyordu—tutku birşey için söz verir.


Analitik “felsefe”yi felsefi olarak çürütmek aptalcadır çünkü böyle bir “felsefe”nin varolduğunu düşünmek olanaksızdır. Kültürün tözü, sağlamlığının güvencesi “monkey see monkey do” formülü ile varlığını sürdüren gelenektir. Felsefenin bir gelenek değil bir us sorunu olduğunun anlaşılması analitik “gelenek” denilen şeyi tinin bir hatası olarak silinmeye götürür. Ama bir yanılsama arkada olumsuz bir kazanç bile bırakmaz.
— Aziz Yardımlı

  • Açıklama
    • Felsefe Tarihinde bir dönem kapanmakta, analitik “felsefe” tarih olmaktadır. Belki de Anglo-Saxon analitik gelenek felsefenin ne olduğunu, en azından bir “dil analizi” sorunu olmadığını, bir us ve düşünce sorunu olduğunu anlamanın eşiğine geldi demek daha doğru olacaktır. Preston'a göre, “analitik felsefecilerin kendileri bile analitik felsefede birşeylerin çok kötü bir biçimde ters gittiğini ve analitik felsefenin varoluşunun kendisinin tehlikede olduğunu kabul etmektedirler.” Bu gerçekte felsefeci kuşaklar için kurtuluş olarak görülecek bir olaydır. Ve gene de henüz erkendir, çünkü örneğin ABD'de çok yakınlara dek “Tüm Ivy League üniversiteleri (yani en iyileri), tüm önde gelen devlet araştırma üniversiteleri, tüm California Üniversitesi kampüsleri, liberal sanatlarda en iyi kolejlerinin çoğu, ikinci sınıf devlet araştırma üniversitelerinin en iyi kampüslerinin çoğu karşı durulamayacak bir yolda kendilerini ‘analitik' olarak tanımlayan felsefe bölümleri ile övünmektedir: Akademik olarak ve profesyonel olarak analitik felsefeden daha sağlam yerleşmiş bir ‘devim' imgelemek güçtür” (Brian Leiter). Analitik “felsefe” gerçek bir entellektüel içerik üzerine olmaktan çok felsefe tarihi konusunda tam bilgisizlik üzerine beslenen bir “hegemonya” üzerine dayanabilirdi: “İngilizce konuşan dünyanın büyük bir bölümünde, bir felsefecinin, eğer meslektaşları ne olursa olsun onu ciddi bir felsefeci olarak göreceklerse, analitik yaklaşımı paylaştığının düşünülmesi gerekiyordu.” Analitik gelenek Anglo-Saxon kültürde etik bir sorun da yarattı.


      Tüm analitik felsefenin felsefi düşüncede tam bir kavramsızlık, yöntemsizlik ve dizgesizlik uğruna yapılmakta olması, felsefe tarihinin anlamsız metafizik olarak görülmesi ve dolayısıyla felsefe tarihi konusunda tam bilgisizliğin yüreklendirilmesi, ve ek olarak analitik felsefenin başlıca Anglo-Saxon kültüre sınırlı olması olgusu karşısında, yerelliğini bir “hegemonya” ile desteklemesi anlaşılabilir birşeydir. Ama “hegemonya” felsefenin, özgürlüğün, insan değerinin bittiği yerdir. Dahası, “analitik felsefe” adının kendisi açık bir saçmalık olduğu, aslında “analitik felsefe” kendini tanımlayamadığı için, “felsefe” adı bile bir yana atılmakta ve “in the United Kingdom, United States, Canada, Australia, New Zealand, and Scandinavia, the majority of university philosophy departments today identify themselves as ‘analytic' departments.”


      Görgücülüğü ile, ruhbilimselciliği ile ve kavramsızlığı ile, “analytic philosophy has no special subject matter. You can philosophise about Tuesday, the pound sterling and lozenges (pastil ) and philosophy itself” (J. Wisdom). Ya da, Moore ile birlikte, “the concept of the sensation of yellow” üzerine felsefe yapılabilir—simgeler ile, önerme kalkülüsleri ile, sintaks kuramları ile, 0/1 Boolean mantığı ile, uylaşım mantığı vb. ile. Analitik “felsefecilik” felsefeye yabancılığı ile dahaçok kültürel bir fenomen olarak, ve entellektüel olmaktan çok etik bir fenomen olarak görünür.


      Gelenekçilerin ayırdedici yanlarından biri, tıpkı Viyana Çevresi pozitivistleri gibi, güçlü despotik karakterler sergilemeleridir. Kimileri için geleneğin gerçek babası olan Frege bir Nazi idi (Heidegger gibi). Ama analistlerin çoğunluğu, aralarında Maoistler de olmak üzere, Marxist eğilimde idiler. Russell “I believe that Communism is necessary to the world, and I believe ... Bolshevism deserves the gratitude and admiration of all the progressive part of mankind'' diyordu. Felsefeyi, etiği, estetiği “gizemli”nin alanına süren Wittgenstein dostları arasında “Stalinist” olarak biliniyordu ve “had strong sympathy for Stalin and the Soviet Union,” öyle bir düzeyde ki Sovyet zulmü vb. söz konusu olduğunda, “Die Leidenschaft verspricht etwas” diyordu—tutku birşey için söz verir.


      Analitik “felsefe”yi felsefi olarak çürütmek aptalcadır çünkü böyle bir “felsefe”nin varolduğunu düşünmek olanaksızdır. Kültürün tözü, sağlamlığının güvencesi “monkey see monkey do” formülü ile varlığını sürdüren gelenektir. Felsefenin bir gelenek değil bir us sorunu olduğunun anlaşılması analitik “gelenek” denilen şeyi tinin bir hatası olarak silinmeye götürür. Ama bir yanılsama arkada olumsuz bir kazanç bile bırakmaz.
      — Aziz Yardımlı

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat