%25
Terzi Fikri Alp Yergök
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786059374392
Boyut
13.50x19.50
Sayfa Sayısı
80
Basım Yeri
Adana
Baskı
1
Basım Tarihi
2017-03
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Terzi Fikri

Yazar: Alp Yergök
Yayınevi : Karahan Kitabevi
12,00TL
9,00TL
%25
Satışta değil
9786059374392
660981
Terzi Fikri
Terzi Fikri
9.00

Can Usta‟yla komşusu Feridun Usta halı dokumayı eşlerinden öğrenmişlerdi. Eşleri okuma yazmayı kısa sürede öğrendiklerinden, kendi emekleri olan başlarının üzerindeki duvardaki asılı halıda yüce Önderimiz Atatürk‟ümüzün ilkokul öğrencilerine kara tahtada Türkçe öğretirken resmetmişlerdi. Yorulduklarında evlerine dolan komşularıyla beraber saz çalıp, türkü söyler, şiir okurlardı. Ağlayan bebekler susar; eşlerini, çocuklarını döven kocalar başlarını öne eğer utanırlardı. Güneş yakıcılığını, aydınlığını bohçasına doldurup, roman kadınlarıyla el ele Adana şehrinden çoktaan gitmişti.

Halıya son düğümlerini attılar. Yürekleri pırpır çarparak, halının tüylerini kırpmaya durdular. Halı bitmişti. Tezgâhtaki bükülü halıyı yavaş yavaş açıyorlardı. Toprak damların ardında önce güneş güldü tombul tombul derken ağaçlar, dağlar çiçekli gelinliklerini giyindiler. Kokularıyla en güzel esanslarını süründüler.

Boyunlarına, ayaklarına kına yakan kuşlar uçarlarken gökyüzü kınaya kesiyordu. Çiçekli dallarda da türkülerini söylüyorlardı güneşe, bütün dünyaya; sürmeli gözlü taylar, ceylanlar su içiyorlardı akıp giden ırmaktan. Halıya, gökyüzüne kına yakan kuşlar adını koydular.

Oturdukları Yavuzlar mahallesindeki evlerinde sevinçlerinden gözlerine bir damla uyku girmedi.

  • Açıklama
    • Can Usta‟yla komşusu Feridun Usta halı dokumayı eşlerinden öğrenmişlerdi. Eşleri okuma yazmayı kısa sürede öğrendiklerinden, kendi emekleri olan başlarının üzerindeki duvardaki asılı halıda yüce Önderimiz Atatürk‟ümüzün ilkokul öğrencilerine kara tahtada Türkçe öğretirken resmetmişlerdi. Yorulduklarında evlerine dolan komşularıyla beraber saz çalıp, türkü söyler, şiir okurlardı. Ağlayan bebekler susar; eşlerini, çocuklarını döven kocalar başlarını öne eğer utanırlardı. Güneş yakıcılığını, aydınlığını bohçasına doldurup, roman kadınlarıyla el ele Adana şehrinden çoktaan gitmişti.

      Halıya son düğümlerini attılar. Yürekleri pırpır çarparak, halının tüylerini kırpmaya durdular. Halı bitmişti. Tezgâhtaki bükülü halıyı yavaş yavaş açıyorlardı. Toprak damların ardında önce güneş güldü tombul tombul derken ağaçlar, dağlar çiçekli gelinliklerini giyindiler. Kokularıyla en güzel esanslarını süründüler.

      Boyunlarına, ayaklarına kına yakan kuşlar uçarlarken gökyüzü kınaya kesiyordu. Çiçekli dallarda da türkülerini söylüyorlardı güneşe, bütün dünyaya; sürmeli gözlü taylar, ceylanlar su içiyorlardı akıp giden ırmaktan. Halıya, gökyüzüne kına yakan kuşlar adını koydular.

      Oturdukları Yavuzlar mahallesindeki evlerinde sevinçlerinden gözlerine bir damla uyku girmedi.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat