%25
Osmanlı Hanımları ve Kadın Terzileri (1869-1923) %15 indirimli Yavuz S
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786055283643
Boyut
13.00x19.50
Sayfa Sayısı
152
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2015-04
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Osmanlı Hanımları ve Kadın Terzileri (1869-1923)

50,00TL
37,50TL
%25
Satışta değil
9786055283643
609812
Osmanlı Hanımları ve Kadın Terzileri (1869-1923)
Osmanlı Hanımları ve Kadın Terzileri (1869-1923)
37.50

“Ondokuzuncu yüzyılın sonlarında, Osmanlı toplumunun büyük bir kısmı giysilerinde kullandığı kumaşları evindeki el tezgahında kendisi dokuyor, tasarımını ve biçkisini kendisi yapıyor ve giysilerini yine kendisi elde dikiyordu. 1870'lerden itibaren Osmanlı İmparatorluğu'na gelmeye başlayan dikiş makineleri, değişim sürecini oldukça hızlandırmakla birlikte, daha henüz yaygın olarak kullanılmaya başlanmamıştı.

Osmanlı toplumunun yaklaşık yüzde doksan beşini oluşturan halk, o zamanki deyimiyle “ısmarlama” veya “hazır elbise”ye pek rağbet etmiyordu. Terziye gitmek isteseler bile, çoğunun satın alma gücü buna pek yeterli olmuyordu. Hali vakti yerinde olanlar ise, elbiselerini diktirtmek için, bu işi yaparak hayatını kazanan profesyonellere, yani terzilere başvuruyordu. Terzilere gitmeyi seçen kalburüstü “kibar” Osmanlılar, gittikleri terzihanelerde kendilerine o zamanki deyimlerle “elbise dikiniyor” ve “kıyafet yapınıyor”lardı.

Osmanlı İmparatorluğu, özellikle de İstanbul şehri, ondokuzuncu yüzyılda terziler için adeta bir cennet teşkil ediyordu. Devrin lüks tüketim anlayışına göre, dayanıklı “İngiliz kumaşı”ndan yapılmış ve Frenk -yani işinin ehli “ecnebi”- terziler tarafından en son modaya uygun olarak biçilip dikilmiş kaliteli bir elbise, sahibinin ne kadar ince, kibar, şık, zarif, zevkli, zengin ve prestijli olduğunun bir göstergesiydi; kısacası bir zerafet, seçkinlik ve statü sembolüydü.

Bu çalışmada, çeşitli dönemlerde Osmanlı kadın dergileri etrafında gelişmiş üç “İslam terzihanesi” girişiminin hikayesini okuyacaksınız: Hanımlara Mahsus Gazete'nin Terzihanesi (1895), Şişli'de Kız Sokağı'nda 18 Numerolu Hane (1901), ve Kadınlar Dünyası'nın Terzi Evi (1913). Bu terzihane teşebbüslerinden yola çıkarak, sonuç bölümünde, incelediğimiz kadın terzilerin üretim tarzı ve bu üretim tarzı içerisinde Osmanlı hanımlarının terzileriyle birlikte geliştirmiş oldukları üretim ve tüketim ilişkileri üzerine küçük bir analiz denemesi de yer alıyor.”

  • Açıklama
    • “Ondokuzuncu yüzyılın sonlarında, Osmanlı toplumunun büyük bir kısmı giysilerinde kullandığı kumaşları evindeki el tezgahında kendisi dokuyor, tasarımını ve biçkisini kendisi yapıyor ve giysilerini yine kendisi elde dikiyordu. 1870'lerden itibaren Osmanlı İmparatorluğu'na gelmeye başlayan dikiş makineleri, değişim sürecini oldukça hızlandırmakla birlikte, daha henüz yaygın olarak kullanılmaya başlanmamıştı.

      Osmanlı toplumunun yaklaşık yüzde doksan beşini oluşturan halk, o zamanki deyimiyle “ısmarlama” veya “hazır elbise”ye pek rağbet etmiyordu. Terziye gitmek isteseler bile, çoğunun satın alma gücü buna pek yeterli olmuyordu. Hali vakti yerinde olanlar ise, elbiselerini diktirtmek için, bu işi yaparak hayatını kazanan profesyonellere, yani terzilere başvuruyordu. Terzilere gitmeyi seçen kalburüstü “kibar” Osmanlılar, gittikleri terzihanelerde kendilerine o zamanki deyimlerle “elbise dikiniyor” ve “kıyafet yapınıyor”lardı.

      Osmanlı İmparatorluğu, özellikle de İstanbul şehri, ondokuzuncu yüzyılda terziler için adeta bir cennet teşkil ediyordu. Devrin lüks tüketim anlayışına göre, dayanıklı “İngiliz kumaşı”ndan yapılmış ve Frenk -yani işinin ehli “ecnebi”- terziler tarafından en son modaya uygun olarak biçilip dikilmiş kaliteli bir elbise, sahibinin ne kadar ince, kibar, şık, zarif, zevkli, zengin ve prestijli olduğunun bir göstergesiydi; kısacası bir zerafet, seçkinlik ve statü sembolüydü.

      Bu çalışmada, çeşitli dönemlerde Osmanlı kadın dergileri etrafında gelişmiş üç “İslam terzihanesi” girişiminin hikayesini okuyacaksınız: Hanımlara Mahsus Gazete'nin Terzihanesi (1895), Şişli'de Kız Sokağı'nda 18 Numerolu Hane (1901), ve Kadınlar Dünyası'nın Terzi Evi (1913). Bu terzihane teşebbüslerinden yola çıkarak, sonuç bölümünde, incelediğimiz kadın terzilerin üretim tarzı ve bu üretim tarzı içerisinde Osmanlı hanımlarının terzileriyle birlikte geliştirmiş oldukları üretim ve tüketim ilişkileri üzerine küçük bir analiz denemesi de yer alıyor.”

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat