%20
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789750818530
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
239
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2010-09
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
1. Hamur
Dili
Türkçe

Susamlı Halkanın Tılsımı (Küçük Boy)İstanbul'da Kara Fırından Simit Saraylarına Simit, Peynir ve Çayın Türküsü

23,15TL
18,52TL
%20
Satışta değil
9789750818530
458897
Susamlı Halkanın Tılsımı (Küçük Boy)
Susamlı Halkanın Tılsımı (Küçük Boy) İstanbul'da Kara Fırından Simit Saraylarına Simit, Peynir ve Çayın Türküsü
18.52

Topkapı Sarayı'ndan günümüzün simit saraylarına... İstanbul'da yaşayan, bu kente yolu düşen herkes bir şekilde üzeri bol susamlı ya da susamsız simitlerin tiryakisi olmuş, keyifle tatmıştır. Bir anda açlık bastırınca imdat niyetine, kimi zaman cebinde birkaç kuruş kalmışken yemek yerine, bütün gün çalıştıktan sonra bir taşıttan ötekine aktarma yapıp eve dönerken insanın "içi ezilince" ya da bir pazar günü sıcacık aile sofrasında kahvaltı edilirken, özenle hazırlanmış ev reçelleri ve çarşıdan alınmış güzel peynirlerin yanına, sokağın keyifli lezzetini de içeri buyur ederken, simit her zaman baş tacımızdır. Sadece geleneksel simitler mi? Kandil simitleri, şekerli simitler, şimdilerde satılmaya başlanan zeytinli, peynirli, sucuklu, sosisli, ay çekirdekli, tahıllı simitler, hatta kepekli undan yapılanlar… Geleneksel fırınların üretimi dışında artık en son teknoloji ve modern pazarlama yöntemleriyle satışa sunulmasına karşın, simit aslında hakkında çok az şey bildiğimiz bir yiyecektir: Simit sözcüğü nereden çıkmış, simidi ilk kimler yapmış, simidin kültür tarihimizdeki yeri, geleneksel simitlerin şimdilerde yapılanlardan farkı, simit çeşitleri, üretim tekniklerinde yüzyılları kapsayan evrim ve değişmenin boyutları, simidin çay ve peynirle ilk buluşması üzerine bilgi dağarcığımızı genişletmek gerekir. Dünya gittikçe küreselleşirken ve yerel kültürel zenginliklerimizi gelecek kuşaklara aktarmanın taşıdığı önem ortadayken, nerdeyse genlerimize geçmiş simit alışkanlığımız, daha doğrusu aşkımız da ihmal edilememelidir. Ekmek, peynir, zeytin ve yoğurttan sonra, Artun Ünsal şimdi de Orhan Cem Çetin'in fotoğrafları eşliğinde bu susamlı halkanın hikâyesini, sırlarını anlatıyor. Afiyet olsun!

  • Açıklama
    • Topkapı Sarayı'ndan günümüzün simit saraylarına... İstanbul'da yaşayan, bu kente yolu düşen herkes bir şekilde üzeri bol susamlı ya da susamsız simitlerin tiryakisi olmuş, keyifle tatmıştır. Bir anda açlık bastırınca imdat niyetine, kimi zaman cebinde birkaç kuruş kalmışken yemek yerine, bütün gün çalıştıktan sonra bir taşıttan ötekine aktarma yapıp eve dönerken insanın "içi ezilince" ya da bir pazar günü sıcacık aile sofrasında kahvaltı edilirken, özenle hazırlanmış ev reçelleri ve çarşıdan alınmış güzel peynirlerin yanına, sokağın keyifli lezzetini de içeri buyur ederken, simit her zaman baş tacımızdır. Sadece geleneksel simitler mi? Kandil simitleri, şekerli simitler, şimdilerde satılmaya başlanan zeytinli, peynirli, sucuklu, sosisli, ay çekirdekli, tahıllı simitler, hatta kepekli undan yapılanlar… Geleneksel fırınların üretimi dışında artık en son teknoloji ve modern pazarlama yöntemleriyle satışa sunulmasına karşın, simit aslında hakkında çok az şey bildiğimiz bir yiyecektir: Simit sözcüğü nereden çıkmış, simidi ilk kimler yapmış, simidin kültür tarihimizdeki yeri, geleneksel simitlerin şimdilerde yapılanlardan farkı, simit çeşitleri, üretim tekniklerinde yüzyılları kapsayan evrim ve değişmenin boyutları, simidin çay ve peynirle ilk buluşması üzerine bilgi dağarcığımızı genişletmek gerekir. Dünya gittikçe küreselleşirken ve yerel kültürel zenginliklerimizi gelecek kuşaklara aktarmanın taşıdığı önem ortadayken, nerdeyse genlerimize geçmiş simit alışkanlığımız, daha doğrusu aşkımız da ihmal edilememelidir. Ekmek, peynir, zeytin ve yoğurttan sonra, Artun Ünsal şimdi de Orhan Cem Çetin'in fotoğrafları eşliğinde bu susamlı halkanın hikâyesini, sırlarını anlatıyor. Afiyet olsun!

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat