%45
Paris ve Londra'da Beş Parasız George Orwell
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9786053034100
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
224
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2021-06
Çeviren
Şerif Özüaydın
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Paris ve Londra'da Beş Parasız

Yazar: George Orwell
Yayınevi : Anonim Yayıncılık
25,00TL
13,75TL
%45
Satışta değil
9786053034100
879018
Paris ve Londra'da Beş Parasız
Paris ve Londra'da Beş Parasız
13.75

Bozo'nun pansiyonunun geceliği dokuz peniydi. Beş yüz kişiyi barındıran, büyük, kalabalık bir yerdi; berduşlar, dilenciler ve küçük çaplı suçluların toplanma noktası olarak ün yapmıştı. Tüm ırklar, siyah ve beyaz bile eşit bir şekilde kaynaşıyordu. İçeride Kızılderililer vardı ve onlarla yarım yamalak bir Urduca'yla konuşunca biri bana “tum” (Urdu dilinde, sen) diye hitap etti -Hindistan'da olsaydım tüylerimi ürpertirdi bu. Renk ön yargısının sınırları dışındaydık. Burada ilginç hayatları gözlemleyebiliyordunuz.

Geçimini -en azından çoğunlukla- sigara izmariti toplayıp otuz gramlık tütünü üç peniye satarak kazanan yetmiş yaşında bir berduş olan ihtiyar “dede”, bir suç yüzünden meslekten atılmış olan “Doktor” -gerçek bir doktordu- gazete satmanın yanı sıra birkaç peniye tıbbi öğütler veriyordu. Gemisini terk edip Londra'da günlerce yalın ayak ve aç bir şekilde dolaşmış olan ufak tefek Chittagonia'lı gemici; öylesine aciz ve çaresizdi ki bulunduğu şehrin adını bile bilmiyordu, ben düzeltene kadar kendini Liverpool'da sanıyordu.

Bozo'nun bir arkadaşı, karısının cenaze masraflarını karşılayabilmek için acıklı mektuplar yazarak dileniyor amacına ulaşınca da tek başına, çatlayana kadar margarinli ekmek ziyafeti çekiyordu. Kötü, sırtlan benzeri bir mahluktu. Onunla sohbet edince, çoğu üçkâğıtçı gibi yalanlarının büyük kısmına inandığını fark etmiştim. Pansiyon buna benzer kişiler için bir Alsatia'ydı.

  • Açıklama
    • Bozo'nun pansiyonunun geceliği dokuz peniydi. Beş yüz kişiyi barındıran, büyük, kalabalık bir yerdi; berduşlar, dilenciler ve küçük çaplı suçluların toplanma noktası olarak ün yapmıştı. Tüm ırklar, siyah ve beyaz bile eşit bir şekilde kaynaşıyordu. İçeride Kızılderililer vardı ve onlarla yarım yamalak bir Urduca'yla konuşunca biri bana “tum” (Urdu dilinde, sen) diye hitap etti -Hindistan'da olsaydım tüylerimi ürpertirdi bu. Renk ön yargısının sınırları dışındaydık. Burada ilginç hayatları gözlemleyebiliyordunuz.

      Geçimini -en azından çoğunlukla- sigara izmariti toplayıp otuz gramlık tütünü üç peniye satarak kazanan yetmiş yaşında bir berduş olan ihtiyar “dede”, bir suç yüzünden meslekten atılmış olan “Doktor” -gerçek bir doktordu- gazete satmanın yanı sıra birkaç peniye tıbbi öğütler veriyordu. Gemisini terk edip Londra'da günlerce yalın ayak ve aç bir şekilde dolaşmış olan ufak tefek Chittagonia'lı gemici; öylesine aciz ve çaresizdi ki bulunduğu şehrin adını bile bilmiyordu, ben düzeltene kadar kendini Liverpool'da sanıyordu.

      Bozo'nun bir arkadaşı, karısının cenaze masraflarını karşılayabilmek için acıklı mektuplar yazarak dileniyor amacına ulaşınca da tek başına, çatlayana kadar margarinli ekmek ziyafeti çekiyordu. Kötü, sırtlan benzeri bir mahluktu. Onunla sohbet edince, çoğu üçkâğıtçı gibi yalanlarının büyük kısmına inandığını fark etmiştim. Pansiyon buna benzer kişiler için bir Alsatia'ydı.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat