%25
Fırtınayı Kucaklamak Mustafa Kutlu
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789759959470
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
144
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2019-02
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Fırtınayı Kucaklamak

Yazar: Mustafa Kutlu
Yayınevi : Dergah Yayınları
41,00TL
30,75TL
%25
Satışta değil
9789759959470
778208
Fırtınayı Kucaklamak
Fırtınayı Kucaklamak
30.75

“Gidiyorlar, ağıt yakalım arkalarından. Çünkü gitmek var, dönmek yok.

Bağırlarına basmışlar çocuklarını ve dişlerini sıka­rak. Yağmura, kara, dipçiklere ve saat kulelerine aldırmayarak. Tel örgüleri yarıp duvara tırmana­rak. Bozbulanık, coşkun bir nehrin kederli köpüğü gibi. Aniden havalanan sığırcık sürüsü gibi… O kadar kalabalık ve kocamanlar ki kimse görmüyor onları. Bakıyorlar ama görmüyorlar. Ne televizyonlar ne uydular ne çocuk mamaları ne don ne gömlek. Onlar o çocuğun peşindeler, hani güzel fotoğraf. Denizin kustuğu cesetler ve defileler. Akıl yetirmeyin buna. Aklınıza tüküreyim nerde aklınız? Aklınız yok. Zaten siz de yoksunuz, ama paranız varmış.

Görmeye geldik.

O çocuğu oraya gömmeye geldik.

Diyeceğimizi dedik, bizi uğraştırmayın. Korku dağları bekliyor galiba, korkudan kurtulmak için, savaş kartalları sürekli o korkuyu bombalıyor. Ya gelirlerse diye gördüğünüz karabasanlar. Ve rüyalarınızı delik deşik eden tornavidalar. Onlar, o sırtında kırbaç şaklattığınız köleler, o kan, o asırlarca içtiğiniz kan. Boğulacağız, durdurun şu koşuyu. Durdurun yoksa dengemiz bozulacak, bir karadelik bizi yutacak. Boşuna, zulmün âbad olduğu nerde görülmüş? O koşu sonsuzluğa yönelmiş, bir gün yakanıza yapışacak. Fırtınayı kucaklayacak.

Uzaklardan, dağlardan, vadilerden gelen sesi dinleyin.

Dinleyin yankısı her yanı tutmuş.

Yaklaşıyor fukaranın ve onurun marşı.

Bombalara karşı durmaya geldik.

Zincirleri hepten kırmaya geldik.

O yüzsüz yüzünüzü görmeye geldik.

Asırların hesabını sormaya geldik,

Sormaya geldik!”

  • Açıklama
    • “Gidiyorlar, ağıt yakalım arkalarından. Çünkü gitmek var, dönmek yok.

      Bağırlarına basmışlar çocuklarını ve dişlerini sıka­rak. Yağmura, kara, dipçiklere ve saat kulelerine aldırmayarak. Tel örgüleri yarıp duvara tırmana­rak. Bozbulanık, coşkun bir nehrin kederli köpüğü gibi. Aniden havalanan sığırcık sürüsü gibi… O kadar kalabalık ve kocamanlar ki kimse görmüyor onları. Bakıyorlar ama görmüyorlar. Ne televizyonlar ne uydular ne çocuk mamaları ne don ne gömlek. Onlar o çocuğun peşindeler, hani güzel fotoğraf. Denizin kustuğu cesetler ve defileler. Akıl yetirmeyin buna. Aklınıza tüküreyim nerde aklınız? Aklınız yok. Zaten siz de yoksunuz, ama paranız varmış.

      Görmeye geldik.

      O çocuğu oraya gömmeye geldik.

      Diyeceğimizi dedik, bizi uğraştırmayın. Korku dağları bekliyor galiba, korkudan kurtulmak için, savaş kartalları sürekli o korkuyu bombalıyor. Ya gelirlerse diye gördüğünüz karabasanlar. Ve rüyalarınızı delik deşik eden tornavidalar. Onlar, o sırtında kırbaç şaklattığınız köleler, o kan, o asırlarca içtiğiniz kan. Boğulacağız, durdurun şu koşuyu. Durdurun yoksa dengemiz bozulacak, bir karadelik bizi yutacak. Boşuna, zulmün âbad olduğu nerde görülmüş? O koşu sonsuzluğa yönelmiş, bir gün yakanıza yapışacak. Fırtınayı kucaklayacak.

      Uzaklardan, dağlardan, vadilerden gelen sesi dinleyin.

      Dinleyin yankısı her yanı tutmuş.

      Yaklaşıyor fukaranın ve onurun marşı.

      Bombalara karşı durmaya geldik.

      Zincirleri hepten kırmaya geldik.

      O yüzsüz yüzünüzü görmeye geldik.

      Asırların hesabını sormaya geldik,

      Sormaya geldik!”

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat