%30
Aykut Ertuğrul Seti (4 Kitap Takım - Öykü Dergisi ve Çanta Hediyeli) A
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9772149462148
Boyut
13.50x21.00
Sayfa Sayısı
618
Basım Yeri
İstanbul
Baskı
1
Basım Tarihi
2019-07
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Aykut Ertuğrul Seti (4 Kitap Takım - Öykü Dergisi ve Çanta Hediyeli)

Yayınevi : Ketebe Yayınları
103,00TL
72,10TL
%30
Satışta değil
9772149462148
795844
Aykut Ertuğrul Seti (4 Kitap Takım - Öykü Dergisi ve Çanta Hediyeli)
Aykut Ertuğrul Seti (4 Kitap Takım - Öykü Dergisi ve Çanta Hediyeli)
72.10

Başlangıçların Sonsuz Mutluluğu:

"Kökleri çok derinde olan hikayeler yazıyor Aykut Ertuğrul. Zamanlar arası dolaşan bir gezgine benziyor. Kahramanları seviyor, muhtemelen kendisi bir kahraman ve kendi kahramanlığını bu şekilde gizliyor. Elindeki kılıcı kalem gibi gösterecek kadar mahir bu konuda.Dördüncü öykü kitabında yeni bir serüvene başlıyor. Dinlenmiş, atını mahmuzlamış, kalemini kuşanmış. Başlangıçların Sonsuz Mutluluğunu yaşamaya hazır."

- Güray Süngü

"Onun öyküleri;ileri çağırarak geri döndüren,durmanı isteyerek hareket ettiren, susmanı söyleyerek konuşturan harikulade bir çemberdir. Nihayetinde anlamın, dağın zirvesinde kümelenmiş bekleyişini bir çığ gibi okurunun üzerine düşürecek olan sesi de başlangıçların sonsuzluğunda yankılanır durur. Şüphe yok ki, çığın altında kalmak mutluluktur diyenlerin yazarıdır Aykut Ertuğrul.”

- Furkan Çalışkan

“Aykut Ertuğrul, kavramın yerli yerinde kullanımıyla söyleyecek olursak, “yeniliklere bütünüyle açık” bir anlatıcı. Hayır, sizi şaşırtmayı sevmiyor fakat kendi şaşkınlığına, daha doğrusu kendi hayret duygusuna sizi sürekli ortak ediyor. Kuşağının belirgin, hatta belirleyici anlatıcısı olmasını da şaşkınlığını ve hayretini hiç yenmemesine borçlu zaten bence. “Anlatıcı diyorsun diyorsun da adam hikayeci yahu” mu dediniz? Efendim, “iyi hikaye”, anlatmaktan başka nedir ki?”

- İsmail Kılıçarslan

Acaibü'l Mahlukat:

Ocağın etrafında toplaşıp ninesinin sesinden masallar dinleyenler dünyadaki günlerini sürdüler. Bizse az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, bu günlere eriştik. Öykü durur mu o da gitti, pek badireler atlattı, pek vadiler aştı. Arada bir çığır açıldığı olduysa da, masalların o eskimeyen sesi dönüşerek öykülerde kendine yer edinmeyi daima başardı. Epiğin güçlü kökleri süzüle süzüle ince ve zarif yapraklara dönüştüler. Mitler ve masallardaki kahramanlar don değiştirip üzerlerine zamanımızın kıyafetlerini geçirdiler. Kahramanlar değişir de yaratıklar durur mu? Devler, umacılar, ejderhalar, alageyikler, peri kızları, gulyabaniler tebdil-i kıyafet eylediler.

Dememiz o ki, ölen hayvan imiş, arketipler ölesi değil!

Elbette oturup masalları yeniden yazacak değildik. Yine de, masal yaratıklarını kullanarak bugün nasıl öyküler yazılır merak ediyorduk, heyecanlanıyorduk. Heyecanımızı paylaşanlarla birlikte kendimize bir ocak bulup anlatmaya başladık. Geriye ve ileriye doğru ama sonsuz bir “şimdi”nin içinde yeniden az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik… İşte bu kitap odur!

Keyfekader Kahvesi:

Bir yazarın ilk kitabını dikkatle inceleyen “örnek okur”, orada onun kalan ömrü boyunca yazdıklarının izlerini de bulabilir. Keyfekader Kahvesi işte bu yüzden Aykut Ertuğrul'un, öykülerinde etrafında dolaşıp durduğu temaların en saf halde bulunabileceği kitaptır. Labirentler, birbirine bakan aynalar, Doğu ve Batı edebiyatının klasik metinleriyle kurulan akrabalık bağları, kahramanlık, deliliğin sınırları, rüyalar ve bütün bu hikayeleri bir sis gibi kuşatan ölüm, ayrılık ve kader...

“Hamle sırası bende! Başından beri kaçıp durduğum, görmezden geldiğim bu çetrefil oyunun zoraki oyuncusuyum artık. Kaçacak yerim yok. Kâtip ile Kara Köpek avluda sabırsızca volta atıyor, kararımı bekliyorlar. Ayak sesleri: Biri serseri bir kurşunun ete saplanışı gibi hoyrat ve tok, diğeri keskin bir kılıcın, ipek bir eşarbı ortadan ikiye ayırışı kadar tekinsiz, yumuşak… Bir an önce karar vermeliyim.”

Kusurlu Rüya:

İnsan neden hikâye anlatma ihtiyacı hisseder? Öykünün kökenleri, doğası bugünün yazarı için imkân mıdır yoksa aşması gereken bir engel mi? Hikâyeyi gören, öyküyü kuran, en sonunda bütün bu birikimi okura emanet eden öykü yazarı, bu modern edebi formla hesaplaşmalı mıdır? Aykut Ertuğrul, öykü yazma deneyimini örnekler etrafında tartışarak, bir yandan çağdaş Türk öykücülüğünü yorumlarken, diğer yandan geleneksel dönemin hikâye anlatıcılarının bugünün dünyasındaki anlamı ve karşılığı üzerine düşünüyor. Öykü kuramı ve kitap eleştiri yazılarını derlediği Kusurlu Rüya'da kendisine ve okura yönelttiği sorularla içinde yaşadığımız tuhaf yönelttiği sorularla içinde yaşadığımızzamanlarda hikâyenin ruhunu arıyor

Post Öykü Dergisi: Post Öykü dergisinin arşiv(güncel sayı hariç) sayılarından bir adet hediye gönderilir.

  • Açıklama
    • Başlangıçların Sonsuz Mutluluğu:

      "Kökleri çok derinde olan hikayeler yazıyor Aykut Ertuğrul. Zamanlar arası dolaşan bir gezgine benziyor. Kahramanları seviyor, muhtemelen kendisi bir kahraman ve kendi kahramanlığını bu şekilde gizliyor. Elindeki kılıcı kalem gibi gösterecek kadar mahir bu konuda.Dördüncü öykü kitabında yeni bir serüvene başlıyor. Dinlenmiş, atını mahmuzlamış, kalemini kuşanmış. Başlangıçların Sonsuz Mutluluğunu yaşamaya hazır."

      - Güray Süngü

      "Onun öyküleri;ileri çağırarak geri döndüren,durmanı isteyerek hareket ettiren, susmanı söyleyerek konuşturan harikulade bir çemberdir. Nihayetinde anlamın, dağın zirvesinde kümelenmiş bekleyişini bir çığ gibi okurunun üzerine düşürecek olan sesi de başlangıçların sonsuzluğunda yankılanır durur. Şüphe yok ki, çığın altında kalmak mutluluktur diyenlerin yazarıdır Aykut Ertuğrul.”

      - Furkan Çalışkan

      “Aykut Ertuğrul, kavramın yerli yerinde kullanımıyla söyleyecek olursak, “yeniliklere bütünüyle açık” bir anlatıcı. Hayır, sizi şaşırtmayı sevmiyor fakat kendi şaşkınlığına, daha doğrusu kendi hayret duygusuna sizi sürekli ortak ediyor. Kuşağının belirgin, hatta belirleyici anlatıcısı olmasını da şaşkınlığını ve hayretini hiç yenmemesine borçlu zaten bence. “Anlatıcı diyorsun diyorsun da adam hikayeci yahu” mu dediniz? Efendim, “iyi hikaye”, anlatmaktan başka nedir ki?”

      - İsmail Kılıçarslan

      Acaibü'l Mahlukat:

      Ocağın etrafında toplaşıp ninesinin sesinden masallar dinleyenler dünyadaki günlerini sürdüler. Bizse az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, bu günlere eriştik. Öykü durur mu o da gitti, pek badireler atlattı, pek vadiler aştı. Arada bir çığır açıldığı olduysa da, masalların o eskimeyen sesi dönüşerek öykülerde kendine yer edinmeyi daima başardı. Epiğin güçlü kökleri süzüle süzüle ince ve zarif yapraklara dönüştüler. Mitler ve masallardaki kahramanlar don değiştirip üzerlerine zamanımızın kıyafetlerini geçirdiler. Kahramanlar değişir de yaratıklar durur mu? Devler, umacılar, ejderhalar, alageyikler, peri kızları, gulyabaniler tebdil-i kıyafet eylediler.

      Dememiz o ki, ölen hayvan imiş, arketipler ölesi değil!

      Elbette oturup masalları yeniden yazacak değildik. Yine de, masal yaratıklarını kullanarak bugün nasıl öyküler yazılır merak ediyorduk, heyecanlanıyorduk. Heyecanımızı paylaşanlarla birlikte kendimize bir ocak bulup anlatmaya başladık. Geriye ve ileriye doğru ama sonsuz bir “şimdi”nin içinde yeniden az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik… İşte bu kitap odur!

      Keyfekader Kahvesi:

      Bir yazarın ilk kitabını dikkatle inceleyen “örnek okur”, orada onun kalan ömrü boyunca yazdıklarının izlerini de bulabilir. Keyfekader Kahvesi işte bu yüzden Aykut Ertuğrul'un, öykülerinde etrafında dolaşıp durduğu temaların en saf halde bulunabileceği kitaptır. Labirentler, birbirine bakan aynalar, Doğu ve Batı edebiyatının klasik metinleriyle kurulan akrabalık bağları, kahramanlık, deliliğin sınırları, rüyalar ve bütün bu hikayeleri bir sis gibi kuşatan ölüm, ayrılık ve kader...

      “Hamle sırası bende! Başından beri kaçıp durduğum, görmezden geldiğim bu çetrefil oyunun zoraki oyuncusuyum artık. Kaçacak yerim yok. Kâtip ile Kara Köpek avluda sabırsızca volta atıyor, kararımı bekliyorlar. Ayak sesleri: Biri serseri bir kurşunun ete saplanışı gibi hoyrat ve tok, diğeri keskin bir kılıcın, ipek bir eşarbı ortadan ikiye ayırışı kadar tekinsiz, yumuşak… Bir an önce karar vermeliyim.”

      Kusurlu Rüya:

      İnsan neden hikâye anlatma ihtiyacı hisseder? Öykünün kökenleri, doğası bugünün yazarı için imkân mıdır yoksa aşması gereken bir engel mi? Hikâyeyi gören, öyküyü kuran, en sonunda bütün bu birikimi okura emanet eden öykü yazarı, bu modern edebi formla hesaplaşmalı mıdır? Aykut Ertuğrul, öykü yazma deneyimini örnekler etrafında tartışarak, bir yandan çağdaş Türk öykücülüğünü yorumlarken, diğer yandan geleneksel dönemin hikâye anlatıcılarının bugünün dünyasındaki anlamı ve karşılığı üzerine düşünüyor. Öykü kuramı ve kitap eleştiri yazılarını derlediği Kusurlu Rüya'da kendisine ve okura yönelttiği sorularla içinde yaşadığımız tuhaf yönelttiği sorularla içinde yaşadığımızzamanlarda hikâyenin ruhunu arıyor

      Post Öykü Dergisi: Post Öykü dergisinin arşiv(güncel sayı hariç) sayılarından bir adet hediye gönderilir.

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat