Kafkaslar Ağlıyor Halimat Bayramuk
Teknik Bilgiler
Stok Kodu
9789755800929
Boyut
14.00x21.00
Sayfa Sayısı
318
Baskı
1
Basım Tarihi
2016-10
Kapak Türü
Ciltsiz
Kağıt Türü
2. Hamur
Dili
Türkçe

Kafkaslar Ağlıyor2 Kasım 1943 Kafkas-Karaçay Halkının Topyekün Sürgününün Hazin Hikayesi

Yayınevi : Sebil Yayınevi
19,68TL
Satışta değil
9789755800929
770819
Kafkaslar Ağlıyor
Kafkaslar Ağlıyor 2 Kasım 1943 Kafkas-Karaçay Halkının Topyekün Sürgününün Hazin Hikayesi
19.68

Karaçay halkının kara günü, 1943 yılı iki Kasım çarşamba günü sabaha karşı başladı... Bu taşlı yerde asırlardan beri kök salarak yaşayan Elburus'un masum evlatlarını bugün köklerinden kopardılar… Kamyonlar hareket etti… Bu zaman parçası Gokka'ya canın tenden ayrılması gibi geldi. Bütün bu faciaya şahit olan Kafkasları gecenin karanlığı örtmüştü… Kafkaslar da, kendileri için canlarını feda eden evlatlarının ardından sessiz sessiz ağlıyorlardı. Karaçay'ın evlerinden yayılan hayat ışığı artık sönmüştü...

Vagonların içleri kaynaşıyor, insanlar birbirlerini çiğniyordu. Duyulan tek ses feryat figan ve bedduaydı...

Bu facianın düşünülerek, taşınılarak tertiplendiğinin kanıtları ise apaçık ortada duruyor: Yeni çekilen demir yolu, yüzlerce ranzalı tahta vagon, Studabaker kamyonlar, silahlarını silahsız insanlara doğrultmuş binlerce kara kaputlu asker. Yeryüzünde bir benzeri görülmeyen bu zalim plan acaba kimin kafasından çıktı?

Katarın tekerlekleri demir raylarda takırdıyor, tahta vagonlar da durmadan çatırdıyordu, içindeki insanlar artık suskundu: Açlık, uykusuzluk, yataklarında terkedilen çaresiz hastalar, ailelerinden ayrı düşmüş çocuklar, analar, babalar... Bütün bu acılar felaket kurbanlarının dayanma gücünü kırmış, ne yapacaklarını, ne söyleyeceklerini bilemez hale getirmişti… Bu tahta döşemeye serilip yatan insanların ne bugünlerine ne de yarınlarına güvenleri vardı. Bunların da bir dünleri vardı. Ya şimdi?... Açlık, susuzluk, soğuk, hayatî ihtiyaçlar...

Katar sarsılarak durdu. İnsanlar kaynaşmaya başladılar: Çok sıkışmış olanlar, başkalarının üzerinden atlayarak kapıya doğru koştular ve kapı açılır açılmaz, sıçrayıp sıçrayıp yere atladılar ve vagonların altına girdiler, orada yer bulamayanlar da çaresiz meydana çöktüler. Katardan inen bütün insanlar gurk tavuklar gibi yerlere çökmüşlerdi. Çevrelerini sarıp duran otomatlılara kimsenin aldırdığı yoktu... Vagonlardan sedye ile ölüler indirildi. Yine kefenlik kumaşları uzatıyorlar, bununla da kalmayarak parası olanlar "devir" yaptırmak üzere para da veriyorlardı. Bilmiyorlardı ki bu ölülere kefen biçilmeyecek, devir-dua yapılmayacak, usulüne göre kabir de kazılmayacaktı…

- Vagonlara binin! -diye buyruk verildi.

Soğuktan kavrulan insanlar vagonlara doluştular. Yine tekerlekler demir raylarda takırdıyor, yine vagon tahtaları durmadan çatırdıyor ve yol felaketzedeleri meçhul bir istikamete alıp götürüyordu…

  • Açıklama
    • Karaçay halkının kara günü, 1943 yılı iki Kasım çarşamba günü sabaha karşı başladı... Bu taşlı yerde asırlardan beri kök salarak yaşayan Elburus'un masum evlatlarını bugün köklerinden kopardılar… Kamyonlar hareket etti… Bu zaman parçası Gokka'ya canın tenden ayrılması gibi geldi. Bütün bu faciaya şahit olan Kafkasları gecenin karanlığı örtmüştü… Kafkaslar da, kendileri için canlarını feda eden evlatlarının ardından sessiz sessiz ağlıyorlardı. Karaçay'ın evlerinden yayılan hayat ışığı artık sönmüştü...

      Vagonların içleri kaynaşıyor, insanlar birbirlerini çiğniyordu. Duyulan tek ses feryat figan ve bedduaydı...

      Bu facianın düşünülerek, taşınılarak tertiplendiğinin kanıtları ise apaçık ortada duruyor: Yeni çekilen demir yolu, yüzlerce ranzalı tahta vagon, Studabaker kamyonlar, silahlarını silahsız insanlara doğrultmuş binlerce kara kaputlu asker. Yeryüzünde bir benzeri görülmeyen bu zalim plan acaba kimin kafasından çıktı?

      Katarın tekerlekleri demir raylarda takırdıyor, tahta vagonlar da durmadan çatırdıyordu, içindeki insanlar artık suskundu: Açlık, uykusuzluk, yataklarında terkedilen çaresiz hastalar, ailelerinden ayrı düşmüş çocuklar, analar, babalar... Bütün bu acılar felaket kurbanlarının dayanma gücünü kırmış, ne yapacaklarını, ne söyleyeceklerini bilemez hale getirmişti… Bu tahta döşemeye serilip yatan insanların ne bugünlerine ne de yarınlarına güvenleri vardı. Bunların da bir dünleri vardı. Ya şimdi?... Açlık, susuzluk, soğuk, hayatî ihtiyaçlar...

      Katar sarsılarak durdu. İnsanlar kaynaşmaya başladılar: Çok sıkışmış olanlar, başkalarının üzerinden atlayarak kapıya doğru koştular ve kapı açılır açılmaz, sıçrayıp sıçrayıp yere atladılar ve vagonların altına girdiler, orada yer bulamayanlar da çaresiz meydana çöktüler. Katardan inen bütün insanlar gurk tavuklar gibi yerlere çökmüşlerdi. Çevrelerini sarıp duran otomatlılara kimsenin aldırdığı yoktu... Vagonlardan sedye ile ölüler indirildi. Yine kefenlik kumaşları uzatıyorlar, bununla da kalmayarak parası olanlar "devir" yaptırmak üzere para da veriyorlardı. Bilmiyorlardı ki bu ölülere kefen biçilmeyecek, devir-dua yapılmayacak, usulüne göre kabir de kazılmayacaktı…

      - Vagonlara binin! -diye buyruk verildi.

      Soğuktan kavrulan insanlar vagonlara doluştular. Yine tekerlekler demir raylarda takırdıyor, yine vagon tahtaları durmadan çatırdıyor ve yol felaketzedeleri meçhul bir istikamete alıp götürüyordu…

  • Yorumlar
    • Yorum yaz
      Bu kitaba henüz kimse yorum yapmamıştır.
Kapat